Tarih yazan , tarihte yazılan kahramanlar, bir elin parmakları kadar azdır. Ama onlar, en büyük sermayeleri olan canlarını feda ettikleri için hem Allah katında, hem insanlık tarihinde önemli yerler almışlardır. Çünkü onlar ortaya koydukları fedakarlıklarla bir milletin kurtuluşuna sebebiyet vermişlerdir. Milletler tarih hafızaları ne kadar canlı tutarlarsa ; kendilerini bekleyen tehlikelere karşı da o kadar uyanık ve hazırlıklı olurlar. Bu açıdan milli mücadele, her zaman hafızalardaki tazeliğini koruması ; Her fırsatta da yeni nesillere hatırlatılması lazımdır. Şimdilerde moda olan bir anlayıştır gidiyor. Kurtuluş yılları ve mücadeleler, bayramlarda bile tam manasıyla anlatılmıyor. Zannım o ki : Tarihteki yaptıkları yamyamlıklar meydana çıkar da millet sorar. tarihte bize bu kadar zulum etmiş zalimlerle AB çatısı altında nasıl biraraya gelmeye çalışırız demesinden korkuluyor. Memleketin gerçek sahiplerine de düşen milletini her zaman gerçek bilgiyle donatmaktır. Kıymetli Aziz Karaca Hocamın atıfta bulunmasıyla böyle bir çalışma yapma lüzumu hissettik. Onun gibi söz üstatlarının yanında bizim sözümüz ve kalemimiz çok cılız kalır ama. Aynı gazetenin sütunlarını paylaşmanın, bizim için büyük bir şeref olduğunu kabul buyurmalarını isterim. Yaşadığım toprak itibariyle Gaziantep gerçekten Türk tarihinde Çok önemli bir yere sahiptir. Atatürk bunu çok açık bir şekilde dile getirmiştir.Ben Gazianteplileri gözlerinden nasıl öpmem ki; onlar yalnız Gaziantepi değil Türkiyeyi de kurtardılar. Öğleyse milli mücadele denince akla ilk gelenlerin başında Gaziantep savunması gelmelidir. Ve de gerekli dersler çıkarılmalıdır.
Dünya Savaşından sonra ilk olarak 17 Aralık 1918 de İngilizler şehre girdiler. Yaklaşık Bir yıl süren işgalin ardından Fransızlar ile yaptıkları anlaşma gereği burayı Fransızlara terk ettiler.(5 Kasım 1919)Gerek Fransızların gerekse onlarla hareket eden Ermenilerin baskı ve zulümleri halkın direnişine yol açtı. Antep-Kilis hattında Şahinbey liderliğinde işgale karşı büyük bir savunma başladı. Gaziantep adı hiçbir zaman Şahinbeysiz anılmaz.Çünkü bize bırakılan bu aziz vatanın tapusu Şahinbeylerin, Karayılanların, Şehitkamillerin ve daha nice adsız şehitlerin üzerinedir. 5 Kasım 1919'da İngilizlerden işgal hareketini devralan Fransızlar, bir türlü Anadolunun bu güzel beldesini işgale muvaffak olamamakta, şehir halkı, sınırlı imkânlarıyla karşı koymaktadırlar. Fransızlar bütün ümitlerini Kilis'ten gelecek takviye kuvvetlerine bağlamışlardır. Fakat, o yolu da Şahin Bey bir avuç serdengeçtisiyle tutmuştur. Şahin Bey ve fedaileri 3 Şubat'ta ve 18 Şubat 1920'de tam donanımlı Fransız birliklerini perişan etmişlerdir. Şahin Bey, zaferin ardından düşman kumandanına gönderdiği mektupta şöyle demektedir: "Kirli ayaklarınızın bastığı şu toprakların her zerresinde şühedâ kanı karışıktır... Din için, namus için, hürriyet için ölüme atılmak bize, Ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir. Bir gün evvel topraklarımızdan savuşup gidiniz. Yoksa kıyarız canınıza." Aman Allahım bu ne iman bu ne kuvvet. İşte muhtaç olduğumuz kudretin damardaki kanda mevcudiyet hali bu olsa gerektir.
Fransız kuvvetleri 25 Mart 1920'de Andorya kumandasında yola çıkar. Bu Fransız kuvvetleri sekiz bin piyade ve iki yüz süvariden oluşmaktaydı. Ayrıca bu Fransız birliğinde, bir batarya top, 16 Ağır makineli tüfek, çok miktarda otomatik tüfek ve 4 tank mevcuttu. Kahraman Şahin Bey, ancak yüz kişiyi bulan fedâileriyle düşmanın karşısına dikilmişti. 25 Mart günü sabahtan akşama kadar çatışma devam etmiş ve Şahin Bey düşmana ağır kayıplar verdirmiştir.
Şahin Bey gece gündüz uyumuyor, çatışma esnasında her tarafa yetişerek fedailerin manevî kuvvetlerini yükseltmeye çalışıyordu. Sırtındaki kaputu çıkartıp nöbet bekleyen yiğitlerin üzerine örten Şahin Bey, her hareketiyle örnek olmaktaydı. 28 Mart sabahına kadar düşmana aman vermeyen Şahin Bey, durumun gittikçe kritik hal almasından sonra kendisine geri çekilmeyi tavsiye edenlere şöyle diyordu: "Düşman buradan geçerse ben Ayıntab'a ne yüzle dönerim, düşman ancak benim vücudum üzerinden geçebilir."
Çatışmanın 4.günü öğleye doğru Şahin Bey'in yanında 18 kişi kalmıştı. Onların da şehit olmalarından sonra tek başına kalan Şahin Bey, son kurşunu kalıncaya kadar düşman ateşine karşılık vermiştir. Atacak kurşunu kalmayan Şahin Bey, tüfeğini yere çarparak kırmış ve üzerine hücum eden düşmanlara karşı yumruklarını sıkarak karşı durmuştur. Silahsız Şahin Bey'in yanına yaklaşamayan düşman askerleri uzaktan ateş ederek Şahin Bey'i şehit etmişler, ardından süngü darbeleriyle aziz nâşını parça parça etmişlerdir.
28 Mart 1920'de şehit olan Şahin Bey'in ağzından dökülen son söz şu olmuştur. "Allah'ım vatanımı kurtar, alçak düşman! Gel sen de süngüle"
Şahin Bey, milli mücadelenin aziz şehitlerindendir. Tek başına düşmana meydan okumuş, Onun hayatı,fedakarlıklarla doludur. O canını ortaya koymak suretiyle aslında bir milletin uyanışına neden olmuştur.Çünkü şehitlik haberi milletin bağrına ateş gibi düşmüş Antepliler topyekün şaha kalkmışlardır.
Şahin Bey in şehit edilmesinden sonra bu defa Antep çatışmalara sahne oldu. Antep halkı 1 Nisan 1920 den 7 Şubat 1921 e kadar Fransız kuvvetlerine karşı büyük bir direniş gösterdi. Daha sonra direniş kırıldı,ve Türk Askerleri geri çekilmek zorunda kaldı. Böylece Fransızlar 9 Şubat 1921 de şehre hakim oldular. Antepliler kendi gücüyle işgale 10 ay dayandılar ve düşmana geçit vermediler. İşgal Fransızlar için zından olmuştur. Fransızlar Ankara Antlaşmasının ardından 25 Aralık 1921 de şehri boşalttılar ve Gaziantep iki yıl süren işgalden kurtulmuş oldu.
Topyekün bir millet şuna inanmalıdır. Tarihteki hiçbir zafer kolay kazanılmamıştır. Mallar, canlar feda edilmiştir. Hz. MevlanaBir parça ekmek arıyorsan ekmeksin Can arıyorsan cansın sen mısralarında insanın önüne ideal koymuştur. toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.Sözleri kuru birer iddia değildir. Kanla ,canla yazılmış,söylenmiş sözlerdir. Vatanını canından aziz bilen, Kıyamete kadar bu sözleri yazan ve de söyleyen yiğitler çıkacaktır bu biline