Bağcılık denildiği zaman aklıma 1970 li yıllardaki çocukluğum gelir. Bir başkaydı bağ hatıralarımız.O yıllarda akrabalar birleşip bağa çıkardık adeta Kilis mantaralar çadırlarla dolardı.Bağ komşuları gece birbirlerine misafir gelir yenilir içilir eğlenilirdi.
Biz çocuklar ise uçurtmalar yapar akşam rüzgârı çıktığında uçurtmamızı uçururduk.Gece olduğunda da bugünkü havai fişekleri andıran göğe çıkan yıldız döken çat-patlarla eğlenirdik . Bazen kör ebe oynar bazen de büyüklerin darbuka ve zilli def ile çaldığı çifte telliler oynardık.
Bereketli günlerdi o günler,bir başka akrabalık vardı bağı olmayan aile akrabası yalnız kalmasın diye beraber 10-15 gün bağa çıkar,sergisini beraber serer her türlü işte ona yardım ederdi.Bağ sahibi de ona hiç çekinmeden ikram ederdi.
O zamanlar bizim bağımız olmamasına rağmen babam dabana (kiraya) bağ alırdı.En az üç aile bağa çıkardık.Babamın bir java motoru vardı bazen okullar açıldığında bile bağda olurduk babam bizi okula sabahları motorla getirir akşam tekrar bağa dönerdik.Babam her sabah biz hazırlanıncaya kadar 2 sepet üzüm keserdi bizimle beraber üzümleri getirir bağı olamayan akrabalarımıza ,komşularımıza verir ertesi gün yine doldurup başkalarına dağıtırdı.Her üzüm verdiğimiz aile bin bir dua ederdi.O duaların bereketiyle bağlarımız adeta üzüm fışkırırdı.Bağda 15 gün yenilir içilir dağıtılır bir kısmı şirelik olarak ayrılır geri kalanı ise kurutmalık olarak serilirdi.Babam kuruttuğumuz üzümü pekmezciye satar Çok şükür her tür hayrı hasenatı yaptıktan sonra masrafımızda çıktı derdi.O zamanlar kış aylarında meyve bugünkü gibi bol olmadığından gelen misafirlere daha çok sucuk, bastık,muska ve kesme gibi üzümden yapılan yiyecekler ikram edilirdi.Bizim de dedemden kalma bir sandığımız vardı annem onun içine itina ile yerleştirir kışın misafirlere ikram ederdi.
Şire günü insanlarda ayrı bir telaş olurdu biz amcamlara akşamdan giderdik onların avlulu bir evleri vardı.Akşamdan üzümler salın içine konur üzerine havara atılır bizde üzümün suyunu çıkarmak için başlardık arkadaşlarla tepelemeye bu en çok hoşumuza giden işti.Sabahleyin üzümün suyu kaynatılır hapsa hazır olur üzerine ceviz konur ev komşularının tamamına dağıtılırdı.
Tabakhane camisinin yanındaki bu evin önünde şimdi her geçtiğim de yüreğim cız ediyor.Gönlüm dalıyor hatıralarım canlanıyor.
Bugüne bakıyorum zorlaşan ekonomik şartlar babaları ekmek peşine, çocukları ise ilkokuldan başlayarak gelecek peşinde koşturuyor.Tekrar o eski günler gelir mi ?