Hz. Ali’nin devlet malının korumada nasıl hassas olduğunu
hazinenin koruyucusu olan Ali bin Ebu Rafi’den dinleyelim: Ben Hz. Ali (a.s)'ın
beytü'l-mal hazinesinin koruyucusu idim. Beytü'l-mal arasında, Basra savaşında
ganimet alınmış olan değerli bir inci gerdanlık vardı. Emirü'l-Mü'minin Hz. Ali
(a.s)'ın kızı, bir şahsı yanıma göndererek şöyle bir istekte bulundu:
"Duyduğuma göre Beytü'l-malda bir inci gerdanlık varmış; birkaç günlüğüne
onu bana emanet vermeni istiyorum, Kurban Bayramından sonra onu geri
vereceğim."
Ben de mesajı ileten şahsa; "Ben o inciyi, ancak
zamanetle (taahhütle) ona verebilirim" dedim. Emirü'l-Mü'minin (a.s)'ın
kızı bu şartı kabul etti. Ben de bu şartla üç günlüğüne o inciyi ona verdim.
Tesadüfen Hz. Ali (a.s), gerdanlığı kızının boynunda görüp
tanımıştı. Kızına; "Bu gerdanlığı nereden elde ettin?" diye sormuş; o
da şöyle demiş: "Sizin hazinedarınız olan Ali bin Ebu Rafi'den üç
günlüğüne emanet olarak aldım, Kurban Bayramından sonra geri vereceğim."
Emirü'l-Mü'minin Hz. Ali (a.s) beni çağırttı ben de onun
huzuruna gittim, gözü bana ilişir ilişmez şöyle buyurdular: "Ey Ebu Rafi!
Müslümanlara hıyanet mi ediyorsun?!"
Ben cevaben; "Müslümanlara hıyanet etmekten Allah'a
sığınırım" dedim.
İmam Ali (a.s); "Öyleyse neden, Müslümanların
beytü'l-malında olan bir gerdanlığı, benim ve Müslümanların müsaadesi
olmaksızın kızıma verdin?" diye sorguladı.
Arz ettim ki: "Ey Emirü'l-Mü'minin! O sizin kızınızdır,
gerdanlığı emanet olarak geri vermek şartıyla birkaç günlüğüne benden istedi;
ben de onu üç günlüğüne emanet olarak ona verdim, onu yerine iade etmesi için
de taahhüdü kendi üzerime aldım."
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdu: "Bugün onu geri alıp kendi
yerine bırakmalısın, eğer bundan sonra böyle bir iş yapacak olursan, ağır bir
şekilde cezalandırılırsın."
Daha sonra şöyle buyurdular: "Eğer benim kızım bu
gerdanlığı taahhütlü olarak almamış olsaydı, Haşimi kadınlarından ilk şahıs
olarak, hırsızlık adıyla onu cezalandırırdım."
Bu söz İmam Ali'nin kızının kulağına yetişince babasının
yanına gelerek şöyle dedi: "Ey Emirü'l-Mü'minin! Ben senin kızın ve
bedeninin bir parçasıyım; bu gerdanlığı kullanmaya benden daha layık kim
vardır?"
İmam Ali (a.s) şöyle cevap verdi: "Kızım! İnsan,
nefsinin isteklerine kapılarak haktan uzaklaşmamalıdır. Seninle eşit olan
muhacir kadınların hepsi, bu bayramda böyle bir gerdanlıkla süslenmişler mi ki
sen de onların seviyesinde yer alarak onlardan geri kalmış olmayasın?!"
(Bihar, c.40, s.337).
Dün böyle idi, bugün geldiğimiz nokta itibariyle Ahır zaman dönemini
yaşadığımızı, peygamberimizin şu mucizevî Hadis-i şerif’inden anlıyoruz:
“Devlet malı (hazine) belirli çevrelerin menfaati yapıldığı,
Emanet kelepir ve Zekât angarya sayıldığı,
İlim dinden başka gaye için tahsil edildiği,
Kişi karısına itaat edip annesine asi olduğu ve dostunu
kendisine yaklaştırıp babasını uzaklaştırdığı,
Mescitlerde gürültüler baş gösterdiği, fâsık kimsenin
kabilenin başına geçtiği ve aşağılık kişilerin milletin lideri olduğu,
Şerrinden korkulduğu için kişiye ikramda bulunulduğu,
Şarkıcı kadınlar ve çalgı âletleri türediği,
Şaraplar içildiği
Ve bu ümmetin sonunda gelenler evvel gelenleri lânetlediği
zaman;
İşte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şekil
değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbiri ardı sıra
gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler.” (Tirmizi)
Ne diyelim Allah sonumuzu hayır etsin. 10.08.2021