İbadet
zühd ve takvada en öndeydi. Allah ve resulünün rızasını her şeyin üzerinde
tutar, dünya malına değer vermezdi ,onunki cömertlik üstü bir hal idi.
"Bir
gün Resûlullah (s.a.v.) bize ikindi namazını kıldırdı. Namazı tamamladıktan
sonra, Arap göçebelerinden yaşlı bir adam çıkageldi. Üzerinde eskimiş bir
elbise vardı. Elbise dökülüyor gibiydi. Adam yaşlılıktan ve zayıflıktan kendini
kontrol edemez bir durumdaydı.
Resûlullah
(s.a.v.) adama dönerek onu konuşturmaya çalıştı. Adam dedi ki: "Ey
Allah'ın Peygamberi! Ben aç biriyim, beni doyur. Çıplağım, beni giydir;
yoksulum, bana yardım et."
Bunun
üzerine Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Sana verecek bir şeyim yok.
Fakat hayrı gösteren kimse hayrı işleyen gibidir. Allah'ı ve Resulünü seven,
Allah ve Resulü tarafından da sevilen, Allah'ı kendine tercih eden birinin
evine git. Fatıma'nın evine git." (Fâtıma'nın evi Hz. Peygamber'in
(s.a.v.) eşlerinden ayrı olarak zaman zaman tek başına kaldığı evine
bitişikti).
Daha sonra
Resûlullah (s.a.v.), "Ey Bilal, kalk ve bu adama Fatıma'nın evini
göster" buyurdu.
Bedevi
adam Bilal ile birlikte yürüdü. Fatıma'nın kapısına gelince, yüksek sesle
bağırdı: "Esselamu aleyküm, ey nübüvvet Ehl-i Beyt'i! Ey meleklerin inip çıktıkları hanenin
ehli! Ey Ruhu'l-Emin Cebrail'in âlemlerin Rabbinin katından vahiy indirdiği
mekân!"
Fatıma
şu karşılığı verdi: "Aleyk'es-Selam, kimsin sen?"
Adam,
"Ben, yaşlı bir Arab'ım; içinde bulunduğum zorluktan dolayı insanlığın
efendisi babana geldim. Ey Muhammed'in kızı! Üzerimde giyeceğim bir elbise,
karnımı doyuracağım bir yiyeceğim yok. Bana yardım et, Allah sana rahmet
etsin" dedi. Fatıma, Ali ve Resûlullah (s.a.v.) üç gündür bir şey
yememişlerdi. Resûlullah (s.a.v.), Fatıma ve Ali'nin de bu durumda olduklarını
biliyordu. Fatıma, üzerinde Hasan ve Hüseyin'in uyumakta olduğu, selem ağacı
yaprağıyla debbağ lanmış koç postunu alarak adama uzattı ve şöyle dedi:
"Ey yolcu, al şunu. Belki Allah bundan daha iyisini sana verir."
Bedevî,
"Ey Muhammed'in kızı! Ben sana aç olduğumu söyledim. Ama sen bana bir koç
derisi verdin. Karnım açken bu postu ne yapayım?!"
Bu
sözleri duyan Fatıma boynundaki gerdanlığa elini attı. Bu gerdanlığı, amcası
Hamza bin Abdülmuttalib'in kızı Fatıma kendisine hediye etmişti. Fatıma gerdanlığı
boynundan çıkardı bedeviye verdi ve şöyle dedi: "Bunu götür, sat.
Bakarsın, Allah bunun yerine daha hayırlısını sana verir." Bedevi
gerdanlığı alarak Resûlullah'ın (s.a.v.) mescidine gitti. Resûlullah (s.a.v.)
ashabının arasında oturuyordu. Dedi ki: "Ya Resûlallah, Fâtıma bana şu
gerdanlığı verdi ve onu sat, dedi." Bunun üzerine duygulanan Resûlullah'ın
(s.a.v.), gözleri yaşardı ve şöyle dedi: "Allah bundan daha hayırlısını
vermez olur mu hiç? Onu sana, Âdem'in kızlarının efendisi Fâtıma bint-i Muhammed
vermiştir!"
Ammar
bin Yasir yerinden kalktı ve şöyle dedi: "Ya Resûlallah! Bu gerdanlığı
almama izin verir misin?"
Resûlullah
(s.a.v.), "Onu satın al ey Ammar! Eğer bütün insanlar ve cinler buna ortak
olsalar, Allah onlara azap etmeyecektir" buyurdu.
Ammar
şöyle dedi: "Gerdanlığı kaça satıyorsun ey bedevi?"
Adam
dedi ki: "Karnımı doyuracak et ve ekmek, üzerime örteceğim bir elbise,
Rabbime namaz kılacağım bir yemen hırkası ve beni aileme ulaştıracak dinar
karşılığında satıyorum?"
Ammar,
Hayber savaşından sonra Resûlullah'ın (s.a.v.) kendisine verdiği bütün ganimeti
satmıştı. Yanında fazla bir şeyi kalmamıştı.
Bedeviye
dedi ki: "Sana yirmi dinar ve iki yüz dirhem veriyorum. Bunun yanında bir
yemen malı hırka, seni ailene yetiştirecek bineğimi ve karnını doyuracak buğday
ekmeği ve et veriyorum."
Bedevi,
"Ne kadar cömertsin, ey adam?" dedi.
Ammar
bedeviyi alıp gitti, söylediklerinin tümünü verdi. Sonra bedevi Resûlullah'ın
yanına geri döndü. Resûlullah (s.a.v.) ona dedi ki: "Karnını doyurdun mu?
Üzerine elbise giydin mi?" Bedevi şu karşılığı verdi: "Evet, artık
hiçbir şeye ihtiyacım yoktur, anam babam Sana feda olsun."
Resûlullah
(s.a.v.) buyurdu ki: "O halde, sana bu iyiliği yapan Fâtıma için dua
et."
Bedevî şöyle dedi: "Allah'ım! Sen bizi
her yönden rızıklandıran rabbimizsin. Allah'ım! Gözlerin görmediği ve
kulakların duymadığı şeyler ver Fatıma'ya."
Resûlullah
(s.a.v.) bedevinin bu duasına âmin dedi. Sonra ashabına dönerek şöyle dedi:
"Ölümümden sonra Beni ziyaret eden, yaşarken Beni ziyaret etmiş gibidir. Fatıma'yı
ziyaret eden, Beni ziyaret etmiş gibidir. Ali bin Ebu Tâlib'i ziyaret eden,
Fatıma'yı ziyaret etmiş gibidir. Hasan ve Hüseyin'i ziyaret eden, Ali'yi
ziyaret etmiş gibidir. Hasan ve Hüseyin'in zürriyetini ziyaret eden onları
ziyaret etmiş gibidir."
Ammar
gerdanlığı aldı, misk kokusu sürdü, Yemen işi bir hırkaya sardı. Hayber
ganimetlerinden, payına düşen malı vererek satın aldığı Sehm adlı bir kölesi
vardı. Gerdanlığı bu köleye verdi ve ona şöyle dedi: "Bu gerdanlığı götür,
Resûlullah'a (s.a.v.) ver ve seni ona verdiğimi söyle."
Köle
gerdanlığı aldı, Resûlullah'ın (s.a.v.) yanına geldi ve Ammar'ın dediklerini
aktardı.
Resûlullah, "Gerdanlığı Fatıma'ya götür
ve seni ona verdiğimi söyle" buyurdu.
Köle
gerdanlığı Hz. Fâtıma'ya götürdü ve Resûlullah'ın sözlerini aktardı. Fâtıma
gerdanlığı aldı ve köleyi azad etti. Bunun üzerine köle güldü.
Fatıma,
"Niçin gülüyorsun ey çocuk" diye sordu.
Dedi
ki: "Şu gerdanlığın büyük bereketi beni güldürdü. Bu gerdanlık bir açı
doyurdu, bir çıplağı giydirdi, bir yoksulu zengin kıldı, bir köleyi de azad
etti ve sonunda sahibine geri döndü."
(Biharül-Envar cilt 43 sayfa 56) ALAİDDİN
ÖZKAR 31.01.2021