Değerli okurlarım, kış mevsimine sayılı günler kaldı. Eylül, Ekim aylarında kış mevsiminde tüketilmek üzere yapılan şıraların şimdi tam saklama ve istifleme zamanıdır.
Güneydoğu'nun gıda depolarından biri de üzüm suyunun kaynatılarak elde edilen hapısa ile bünyemize enerji sağlayan bastık, sucuk, kesme, nuska gibi doğal şıralardır. Eskiden maddi durumu iyi olanlar mutlaka evlerine şıralar hazırlarlar ve bunları da şıra sandığında temiz bezler, ya da bez torbalarda muhafaza ederlerdi. Şimdilerde Güneydoğu' da evlerde şıra yapılmıyor yazık ki! Evler apartman tipine dönüştüruldü.
Biz beş kardeştik. Zengin çocukları gibi çikolata ve gofreti elimize çok nadir geçerdi. Onun yerine üzüm pekmezi ya da kar yağdığında kar, diş diş olduğunda bir tabağa koyar üstüne pekmez döker, karsamaç dediğimiz şeyi sobanın başında kuzenlerle birlikte kaşıklardık. Ama hiç birinin tadı o cevizli, fıstıklı sucukların kesmelerin, nuskanun yerini tutmazdı.
Annem sucukları ipinden keser, nuskaları, kesmeleri bir bez torbaya koyarlar sandığın en dibine yerleştirirdi.
Sonbaharın sonlarında daha ilk yağmurda annemizden sucuk nuska isterdik.
Annem : - olmaz, daha develer dama çıkmadı. Gidin şimdi, bir ay sonra develer dama çıkınca veririm derdi.
Biz de saf saf inanır, develerin geleceklerine, dama çıkacaklarına inanır, o günü sabırsızlıkla bekler dururduk. Ama ben böyle bir şeye inanmıyordum. Kocaman deve nasıl dama çıkardı?
Bir gün sokakta oynarken komşu çocuklarının elinde sucuk ve bastık yerlerken gördüm. Koşarak eve geldim. Annem makinada nakış işliyordu. ( kız çeyizi)
-Anne bak Eliflerin evine deve gelmiş, damlarına çıkmış. Elif sucuk yiyordu. Annesi vermiş. Develer bize ne zaman gelecek?
-Bize daha sonra geleceklermiş sarı kız.
Annemin yanında oturan Türkan teyze herhalde yalvarmamıza acımış olmalı ki: _ Komşum, kalk sen de ver şu çocuklara birer ip sucuk.
-Aman komşum, daha kış gelmeden ne sucuğuymuş! Kış bastırınca ne yiyecekler? Ya hadi anne yaaa...
Annem makinanın başından kalkarak döşeklerin dizili olduğu odaya gitti. Dolabı açtı, bir döşeğin arasına sakladığı sandığın kilidini eline aldı gitti gömme dolabın içinde saklı olan sandığı elindeki kilitle açtı. Elindeki tabağa üç, dört ip sucuk, birkaç nuska bir avuç kadar da dikdörtgen şeklindeki kesmelerle odadan çıktı. Ben odanın aralık kapısından anneme görünmeden kilidin ve sandığın yerini öğrenmiştim. Şıraları bize paylaştırırken çok sevinmiştim. Sucuk ve nuskaları kaptığımız gibi sokağa kaçtık. Elimdeki sucukları yerken Elif'in iri kahverengi gözlerine bakıp sucuğu ısırırken Elif' e nisbet yapıyordum.
Ertesi gün kuzenim bize gelmişti. Annem bahçede önünde çamaşır leğeni çamaşır yıkıyordu. Kuzenimgil o yıl şıra yapmamışlardı. Benden sucuk istedi. Annemin yanına gittim yine sucuk istedim.
-Daha develer gelmediler. Belki gelirlerse haber veririm" Hadi siz bahçede oynayın dedi.
Kuzenim : -Gel kız, ne devesi, annen bizi kandırıyor. Nerede sucuklarınız?
-Ay Gönül annem çok kızar ama!
-Nerde kızım şıralarınız?
-Dur ben yerini biliyorum anneme çaktırmadan sandığı açıp ceplerimize koyalım, sonra kilidi geri yerine koyarız dedim.
Kilit yan odada döşeklerin olduğu dolapta bir döşeğin arasında.
-Eeeee... Ne güzel, ne maceralı sizin evde herşey!
Yan odaya parmaklarımızın ucuna basarak açık kapıdan içeriye daldık elimi döşeğin arasına atıp dolabın kilidini alacaktım ama boyum yetmedi.
Mutfağa gittim küçük hasır kürsüyü aldım üstüne çıktım. Elimi döşeğin arasına uzattım, kilit yerinde yoktu. Biraz daha elimi ileri doğru uzattım elime kilit geldi. Doğrulayım derken döşek raftan başıma düştü, Az daha boynumun kemiği kırılıyordu...İkimizde döşeği yerden kaldıramıyorduk. Nihayet kilidi sandığın kilit yerine getirdik. Kilidi daha bir kez döndürür döndürmez sanki bir çan sesi çınladı tüm evde. Sandığı açtık elimize birer ip aldık daha ilk cevizini ısırmadan merhaba . Çekiyordu ama acıtmıyordu. Yakalanmıştık!
AYSEL MASMANACI BEŞOĞLU
Eğitimci şair ve yazar
16 Kasım 2020
Gaziantep