Ha AB, ha IMF hepsi aynı kapıya çıkar. Her ikisi de kendi projelerini uygulayan, askeri olarak başaramadıkları işgal hareketini, siyasi ve hukuki olarak gerçekleştirenlerin kuruluşları. Batı artık bize politika yapmıyor; açık ve seçik davranıyor. Maskesini indirmiş bizi yutmaktan öte, hazmetmenin hesabını yapıyor.
Dünden Bugüne AB
Atatürkten sonra gelen bütün hükümetlerin yönü Avrupaya dönük oldu. Hele son 5 yıllık AKP döneminde uyguladıkları bütün politikalar, bu esasa göre şekillendi. Hafızasını kaybetmiş şahıs misali, bütün devlet politikaları terk edildi, kırmızı çizgilere karşı renk körü gibi davranıldı. Sonuç olarak hep veren ve teslim olan; bölünmesi gündem edilen bir Türkiye tablosu ile karşı karşıya kalındı.
Bakın ABnin 50. yıl kutlamalarında Almanya Başbakanı Merkel, Avrupa Hıristiyan ve Yahudi kökene dayanmaktadır diyor. Türkiyenin davet edilmediği kutlamalarda, Türklere bir mesaj da veriliyor. AB'nin dönem başkanı Merkel, Fransızların 1799'daki Osmanlı'nın Süveyş'ten çekilmesi sürecini başlatan Mısır'daki Osmanlı ordusunun mağlup edilişini resmeden bir rölyef işlenmiş bira kupasını Fransa Cumhurbaşkanı Chirac 'a hediye ediyor. Bu bir mesajdır; bırakın Türkiyenin AB üyeliğine alınmasını, Şark meselesi en güçlü şekilde ilan edilmiş oldu. Yani Türklerin Anadoludan çıkartılması ve yeniden Orta Asyaya gönderilme hesaplarının altı çizilmiş oluyor.
Heyhat ki, sayın başbakan Erdoğan ABye hala bizi yormayın, kararınızı bize bildirin diyor. Pes doğrusu sağır sultan duydu, körler gördü ama sayın başbakan görmedi duymadı. Bu kadar da olmaz cinsinden bir tutum ve davranış sergiliyor. Hadi sen görmedin, görenlerin ikazını niçin dinlemedin sayın Erdoğan. 2002 yılında Haydar Baş bey, Biz biz kaldığımız müddetçe bizi ABye almazlar dememiş miydi? Her attığınız adımda sizi ikaz etmemiş miydi? Kaçacak bir yer bulamazsınız, anlamaz tavırlarınızla sorumluluktan kaçamazsınız; yaptıklarınızın hesabını bir bir vereceksiniz Sayın Erdoğan.
IMF aynı IMF
IMF yine yapacağını yaptı. Ülkemizdeki kontrollerinden sonra bu yılın bütçesinden 3.8 milyar YTL tutarında daha kısıntıya gidilmesini emir buyurdular. Yalnız ismi olan sosyal devlet yapımız bir darbe daha yemeye hazırlanıyor, hem de seçip kendini yönetme yetkisi verdiği hükümet tarafından. IMF ne istediyse bu güne kadar baş üstü edildi. Elektrik zammından, memur maaşlarına kadar; sağlık harcamalarından, cenaze giderlerine kadar IMFnin müdahale etmediği saha kalmadı. Neticede olan millete oldu ve oluyor. Gelen gün geçmişi aratıyor. IMFnin her bir müdahalesi milletin canını acıtıyor, bırakın ekonominin açıkları kapansın, yaraları daha da büyütmekten öte işe yaramıyor. Zaten IMFnin müdahale edip de iyileştirdiği bir ülke yok ki.
AKP hükümeti IMFnin her dediğini harfiyen yerine getirmesine rağmen iyilik adına bir netice ortaya çıkmadı. Bütün bu gelişmeler Prof. Dr. Haydar Baş beyi haklı çıkartmaktadır. 2002 seçimlerinin arifesinde Bırakınız Tayip Erdoğanı, IMF politikalarıyla hareket edildiği müddetçe Hz. Cebrail de gelse muvaffak olamaz demişti. Gidilen yol yanlış olduğu takdirde, uygulayıcı kim olursa olsun sonucun değişmeyeceğini vurgulayan tarihi bir cümle sarf etmişti, Sayın Baş. Şimdi soruyorum, geçen zaman Haydar hocayı mı haklı çıkardı, yoksa bütün ikazlara rağmen inatla IMF politikalarını uygulayan Erdoğanı mı?
Bugün yaşanan ekonomik krizin temel sebeplerinden bir tanesi de piyasalarda yeterli nakit paranın olmamasıdır. Müstahsilin elindeki üretim de, vitrindeki mamül de alıcı beklemektedir. Müşterinin ise cebinde para olmadığı için kebap kedisi gibi vitrinleri seyretmekten öteye geçememektedir. Bugün dünyada yaşanan ekonomik krizin temel nedenlerinden biri de budur. Uygulanan kapitalist ve sosyalist ekonomi modellerinin insanlığı getirdiği çıkmaz sokak bu noktadır. Asya da yaşanan krizin de, dünya da yaşanan ekonomik durgunluğun da sebebi tüketicinin tüketim kabiliyetinin elinden alınmış olmasıdır.
İşte tam bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş beye ait Tüketim endeksli Milli Ekonomi Modelinin, dünyanın gündemine geldiğini görüyoruz.
Çözümün Adresi
Yaşanan bütün hadiseler Haydar hocayı haklı çıkartmaktadır. Bugüne kadar bunu görmezden gelenler, gizli mahfillerinde Haydar hocayı konuşmaktadır, en büyük rakip olarak onu görmektedirler. Artık mızrak çuvala sığmamaktadır. Çünkü Haydar hocanın görüş ve düşünceleri, projeleri Türkiyenin sınırlarını çoktan taşmıştır. Dünyanın tıkanan ekonomisine de çözüm getiren Prof. Dr. Haydar Baş beye ait olan Milli Ekonomi Modeli İstanbuldaki uluslararası kongre ve Bakûdeki Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesinin düzenlediği kongreden sonra, şimdi de 3.Milli Ekonomi Modeli kongresi Almanyada düzenleniyor. Avrupanın önde gelen iktisatları ve bilim adamları Milli Ekonomi Modelini konuşacaklar. 30-31. Mart (Cuma ve Cumartesi) yapılacak bu kongreyi bütün vatandaşlarımız uydu yayınlarından ulusal ve yerel kanallardan gururla izleyebilirler.
Bu kongre, şanlı tarihi geçmişine rağmen, batının kapıda beklettiği köle konumuna düşürülen, ezilen, horlanan ve onuruyla oynanan necip Türk milleti için bir gurur vesilesi olacaktır. Haydar Baş beyin ifadesiyle Ben elimi öptürdüm, gelin şimdi de sizin elinizi öptüreyim sözünün göstergesi olacaktır.
Batılı bilim adamları da kurtuluş simidi olarak Prof. Dr. Haydar Başın görüşlerine sarılmaktadır. Bu tarihi program AB olmadan, ABD olmadan olmaz diyenler için bir uyanış vesilesi olacaktır.
Önümüzdeki genel seçimler bu anlamda Türkiyenin önündeki şanstır. Millet olarak denenmişlere, AB ve ABD zihniyetli mandacı, projeleri olmayan partilere gereken ders verilecektir. Denenmemiş denenecek, Bu sefer oylar BTPye, Haydar Başa verilerek adHaydarMilli Ekonomi Modelinin uygulanması temin edilecektir.
Haydi Türk Milleti! Ülkemize ve Geleceğimize Sahip Çıkalım.