Osmanlı Devletinin son döneminde Hicaz topraklarındaki Araplar, o zamanın sömürü gücü olan İngiltere tarafından kullanılmıştı. Araplar, Osmanlıyı sırtından vurarak o bölgenin elimizden çıkmasında ve Osmanlının yıkılmasında rol almışlardı. Bugün gelinen noktada Araplara biçilen rol tamamlanmıştır. Artık bir adım daha ileri atılmaktadır.
Bugünün sömürgeci gücü olan ABD, İngiltere ortaklığı ile Arapların bölgedeki hâkimiyetine son vermek istemektedir. Bugün Irakta yaşanmakta olan vahim işgal hareketinin bütün bölgeyi etkisi altına alması planlanmaktadır. Uygulanan stratejiye bakıldığında oynanan temel kartlardan birisi, Kürt kartıdır. Burada yapılan hesap, Kürt grupları beraber yaşadıkları milletlerden ayırarak ulus devletleri yıkmak ve bölgenin dengesini etnisite temelinde değiştirmektir.
Batılı devletlerin Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş senedi hükmünde olan Lozan Antlaşmasında ki itiraz maddelerinden birisi azınlık kavramı ile ilgilidir. Çünkü Lozanda azınlık tanımı yapılırken onların istediği gibi etnik temelde değil, dini kimlik kriterine göre şekillenmiş, azınlık müslim gayrimüslim şeklinde ayrılmıştır. Kürtleri Türk milletinin mensubiyetinden kopartıp bir etnik grup haline getirmek isteyen Batılı devletlerin Lozandaki azınlık tanımına itirazları bundandır. Amaç Kürtleri merkezi otoriteye karşı bir kart olarak kullanabilmektir.
ABDnin ise ilk günden beri Lozan Antlaşmasına imza koymadığını unutmamak gerekir. ABD, özellikle 1960lı yılların sonundan beri Kürtlere karşı ilgi duymaktadır. Iraktaki, Türkiyedeki, Suriyedeki ve İrandaki Kürtler üzerinden ince hesaplar yapmaktadır. Maalesef ABD menfur hedefine doğru emin adımlarla yaklaşmaktadır. Günümüzde, ABD Irakı fiili olarak üç parçaya bölerek Kürtlere kuzeyde güvenli bir bölge oluşturmuştur.
Her ne kadar ABD, AKP tarafından stratejik ortak ilan edilse de bu tek taraflı bir hayaldir. Nitekim Sayın Erdoğan, Lübnan ziyaretinde, iktidarının ilk gününden itibaren gördüklerinin bir rüya olduğunu itiraf etmiştir. Terör konusunda ABDye yardımcı olunduğunu ABDnin ise Türkiyeye yardımcı olmadığını; ABDnin PKKya desteğine devam ettiğini itiraf etmiştir.
ABDnin Kürtlerle tarih birliği, inanç birliği, zevk birliği yoktur. Peki, ABDnin Kürt gruplara bu ilgisi nereden kaynaklanmaktadır. Bu sorunun cevabı, ABD İsrail ilişkilerinde yatmaktadır. ABDnin gerçek stratejik ortağı İsraildir. İsrailin ise bölge üzerinde toprak hesapları vardır. Yahudilere göre, Güneydoğu Anadolu ve Orta Doğu ülkelerinin toprakları vaad edilmiş topraklardır. Yahudilerin Tevratındaki Göç Bölümü: 1518de O gün Tanrı, İbrahimle bir anlaşma yaptı ve dedi ki: Senin çocuklarına şu toprakları veriyorum: Nil nehrinden Fırat nehrine kadar olan topraklar; Kenan, Hitit, Pers, Amori, Girgaşa ve Cebusite ülkelerinin toprakları denilmektedir.
Bu perspektiften bakıldığı zaman bölgedeki sis perdesi de aralanmış olacak, taşlar yerli yerine oturacaktır. Ülkemizdeki yabancılara toprak satışı, Kürt gruplara ABDnin ilgisi, PKKya verilen destek, Kürdistan projesi ve pek çok sorunun cevabı burada yatmaktadır.
Bütün bu gelişmelerden Türk milleti rahatsız olmaktadır. Ülkemiz kamuoyunda ABDye karşı ciddi bir tepki oluşmaktadır.
Hiçbir devlet, milletleri karşısına alarak hedefine ulaşamaz. ABD bunu bildiği için kamuoyunda ABD Kürtleri satıyor haberleriyle maskeleme yapmaktadır. Evet, ABD Kürtleri de satacaktır ama henüz onun zamanı gelmemiştir.