• Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri
Anasayfa
  • Ekonomi
  • İslam
  • İlçeler
  • Kilis Güncel
  • Analiz
  • Eğitim
  • Siyaset
  • Vefat
  • Spor
  • Bitki Rehberi
  • Güncel Haberler
  • Kültür & Sanat Teknoloji Sağlık Dünya Türkiye Videolar
  • Ara
SON DAKİKA:
09:52
Dolar - Euro - TL Kuru 23 Haziran 2025
09:51
Altın Fiyatları 23 Haziran 2025
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
  1. Köşe Yazarları
  2. Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi
  3. Çocuklar Yaşarsa Millet Yaşar
Yayınlanma: 28 Nisan 2025 - 12:42
Güncelleme: 06 Mayıs 2025 - 10:19

Çocuklar Yaşarsa Millet Yaşar

28 Nisan 2025 - 12:42
Güncelleme: 06 Mayıs 2025 - 10:19
Yorumlar
TAKİP ETTAKİP ET
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi
Çocuklar Yaşarsa Millet Yaşar

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı büyük bir coşkuyla kutladık. Bu bayram, sadece bir meclis açılışının yıl dönümü değildir. Aynı zamanda, saltanatın sona erip millet iradesinin kurumsallaştığı, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunun ilan edildiği gündür. Ve ne güzeldir ki bu büyük anlam, geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızla taçlandırılmıştır.

Evet, 23 Nisan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından çocuklara armağan edilmiştir. Çünkü Atatürk, sadece bir cumhuriyet kurmamış, aynı zamanda o cumhuriyetin bekasını çocukların omuzlarına yüklemiştir. Onlara olan inancını ise şu sözlerle ölümsüzleştirmiştir:

 "Küçük hanımlar, küçük beyler... Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız."

Atatürk’ün bu yaklaşımı, çocuklara verilen değerin yalnızca sembolik bir jest değil, bir vizyon meselesi olduğunun göstergesidir.

Çocuklara ciddi anlamda değer veren başka bir isimden de söz etmek isterim: Prof. Dr. Haydar Baş hocamız. Onun dünyasında çocuk sevgisi bir duygudan öte, bir idealdir. Hocamızın vazgeçilmezleri arasında yer alan bu sevgi, sadece sözde değil, yaşamının her alanında kendini göstermiştir.

Buna en çarpıcı örnek, 1990’lı yıllarda yaşanmıştır. Hocamızın şirin mi şirin, tatlı mı tatlı bir kızı vardı: Fatıma Baş. Bu sevimli yavrucak, hocamızı çok sever, onun yolunu gözlerdi. Ne yazık ki bir gün, aniden gelişen bir şuur kaybıyla apar topar Trabzon Farabi Hastanesi’ne kaldırıldı. O andan itibaren, Fatımacığın yoğun bakım serüveni başlamış oldu. Bu sadece bir tıbbi süreç değil, aynı zamanda bir sevginin, inancın ve mücadelenin hikâyesidir.

Hocamız, kızının başucunda yalnızca bir baba olarak değil, bir insan olarak da dimdik durmuş, umudunu asla yitirmemiştir. Onun bu kararlılığı, sadece kendi evladı için değil, tüm çocuklar için taşıdığı değerin bir yansımasıdır. Çünkü o inanıyordu: Bir çocuğun hayatı, bir milletin geleceğidir.

İşte bu yüzden 23 Nisan’ı kutlarken, sadece geçmişe değil; geleceğe de bakmalıyız. Atatürk’ün çocuklara emanet ettiği egemenliği ve Haydar Baş gibi kıymet bilenlerin çocuklara gösterdiği sevgi ve hassasiyeti hatırlayarak…

Geleceği ancak çocuklara değer vererek inşa edebiliriz. Çünkü onlar sadece “yarının büyükleri” değil, bugünün de en kıymetli varlıklarıdır.

Hocamızın kıymetli evladı Fatıma’nın yoğun bakıma yatırıldığını öğrendiğimizde biz de apar topar Trabzon’a gittik. Yurdun dört bir yanından gelen hekim dostlarımızla birlikte Fatıma’ya 24 saat esasına göre nöbetleşe refakat ediyorduk. Bu süreç, bir çocuğun hayatı için verilen büyük bir mücadelenin sessiz ama görkemli öyküsüydü.

Fatıma, yoğun bakım koşullarında; yoğun bakım uzmanları, nöroloji, nöroşirürji, çocuk hastalıkları hekimleri ve ilgili tüm branşların katkısıyla yaşama tutunması için destekleniyordu. Ama bu sadece bir tıbbi mücadele değildi. Aynı zamanda sevginin, inancın ve insanı yaşatma iradesinin mücadelesiydi.

Her gece, hastane sakinleştiğinde hocamız Fatıma’yı ziyaret ederdi. Onun başucuna sessizce gelir, sanki uyuyan bir çocuğa ninni fısıldar gibi onunla konuşur, saçlarını okşardı. Bu anlarda Fatıma’nın gözlerinde bir iki damla yaş belirirdi… Sanki babasının sesini duyar gibi… Belki de onu bekleyen bir evladın, sevgiyi hisseden bir kalbin verdiği cevaptı bu.

Tıbben umut yok deniyordu. Bilinci tamamen kapalıydı. Fakat hocamız hiçbir zaman vazgeçmedi. Ne gerekiyorsa yapılması için harekete geçti. Yurt çapında uzmanlara ulaşıldı. Konsültasyonlar yapıldı. Ortodoks tıbbın tüm imkânları kullanıldı. Yetmedi, Çin tıbbına başvuruldu, Çin’den uzmanlar getirildi. Alternatif tıbbın imkânları da devreye alındı. Ama netice değişmedi. Fatıma hâlâ bilinçsizdi.

Zaman geçtikçe gözümüzün önünde büyüyordu Fatımacık. Hekimler artık “yoğun bakımda kalmasına gerek yok” diyordu. Ama hocamız, onu solunum cihazından ayırmaya asla müsaade etmedi.

Ve büyük bir kararlılıkla, evinin bir katını adeta bir yoğun bakım ünitesine çevirdi. Doktoru, hemşiresi, cihaz parkı her şeyiyle tam teşekküllü bir yoğun bakım. Derken bir başka mesele ortaya çıktı: Ya şehir elektriği kesilirse?

Hocamız hiç beklemeden evine dev bir jeneratör kurdurdu. Ardından, “ya jeneratör çalışmazsa?” sorusu geldi. Bu defa araç aküsüyle çalışabilen özel bir solunum cihazı temin edildi. Çünkü mesele bir çocuğun hayatıydı. Mesele, insanı yaşatma ahlakıydı.

Bu süreç bize çok şey öğretti.

Birincisi: Bir insana verilen kıymet nasıl olmalı, bunu canlı olarak gösterdi.

İkincisi: Kadere teslim olmak, sebepleri terk etmek değil; aksine sebeplere dört elle sarılmak olduğunu öğretti.

İşte bu yaşananlar sadece bir baba-evlat ilişkisi değildi. Bu, insan sevgisinin, millet sevgisinin bir yansımasıydı. Çünkü Haydar Baş Hoca sadece kendi evladına değil, bu milletin bütün çocuklarına aynı kıymeti vermiştir.

Çünkü o inanıyordu: Çocuklar yaşarsa, millet yaşar.

Hocamızda, kadim Anadolu irfanının izlerini açıkça görürdük. Onun şahsında, Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” hikmetini; Yunus Emre’nin “Yaratılanı severim, Yaradan’dan ötürü” anlayışını; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bağımsızlık benim karakterimdir” sözünü adeta bir hâle bürünmüş şekilde yaşardık. Bu değerler, onun karakterinde birer köşe taşıydı.

Haydar Hoca, yalnızca bir fikir adamı değildi. O, aynı zamanda bu toprakların özünden neşet eden bir medeniyetin taşıyıcısıydı. İnsanlara bakışındaki nezaket, her bir bireye verdiği kıymet, onun iç dünyasının bir yansımasıydı. Ve bu bakışı bizlere bir miras olarak bıraktı.

Bu yüzden bugün bize düşen, hocamızın yürüdüğü yolda onun değer ölçüleriyle hareket etmektir. Her insana kıymet vermek, yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmek, insanı yaşatmak için tüm imkânları seferber etmek… Ve nihayetinde bağımsızlık ilkesini, sadece bir siyasi duruş değil, bir ahlak meselesi olarak görmek...

Hocamız fikir ortaya koydu. Eserler verdi. Sadece kitaplar yazmadı, bir düşünce inşa etti. Ve bu düşünceyle bir medeniyet bilinci oluşturdu. Onun bıraktığı miras, yalnızca sözlerden ibaret değildir. O, yaşadığı gibi inandı, inandığı gibi yaşadı.

Bizlere düşense, bu mirası layıkıyla taşıyabilmek...

Bu yazı 448 defa okunmuştur.
  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x

Yazarın Diğer Yazıları

  • ABD, İsrail ve İran Arasındaki Savaş Nereye Evriliyor? - 22 Haziran 2025
  • Sarı Öküz Gitti, Sıra Kimde? - 21 Haziran 2025
  • SÖZDE TARİHLE YÜZLEŞMEK DEĞİL, MİLLETLE HESAPLAŞMAK! - 20 Haziran 2025
  • Bilimin Torpille İmtihanı - 19 Haziran 2025
  • Atatürk'ün Savunma Sanayindeki Vizyonu - 18 Haziran 2025
  • Jeopolitik Satrançta Türkiye'nin Hamlesi - 17 Haziran 2025
  • İsrail'i Güçlü Kılan, Bizim Parçalanmışlığımızdır! - 15 Haziran 2025
  • Kürecik'ten İran'a: Radarlar Kimi Gözetliyor? - 14 Haziran 2025
  • Kürecik'ten İran'a: Radarlar Kimi Gözetliyor? - 14 Haziran 2025
  • Büyük Oyunu Görelim: İsrail Vurdu, ABD Kışkırttı, Türkiye Sırada - 13 Haziran 2025
  • Cumhuriyetle Hesaplaşma Girişimi - 12 Haziran 2025
  • Milletin Değil, İktidarın Anayasası - 11 Haziran 2025
  • 29 Mayıs; Türkiye Sembolleri Nasıl Okumalı? - 01 Haziran 2025
  • Lozan Antlaşmasını Korumak, Vatanı Korumaktır - 27 Mayıs 2025
  • Abraham Antlaşmalarına Direnenler Tasfiye mi Ediliyor? - 26 Mayıs 2025
  • Arz-ı Mev'ud'un Yeni Cephesi - 25 Mayıs 2025
  • Trump'ın Ortadoğu Çıkarması: Haraç, Tasfiye ve Dizayn - 20 Mayıs 2025
  • Hukuk Devleti İlkesine Zarar Bumerang Etkisi Yapar - 18 Mayıs 2025
  • PKK ve Yeni Süreçte Jeopolitik Dengeler: Sevr mi, Lozan mı? - 14 Mayıs 2025
  • Türkiye İçin Vakit Kaybetmeden: Afet Yönetimi Bakanlığı Kurulmalı - 05 Mayıs 2025
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 53
Köşe Yazarları
Ah !! O eski Kilis Konakları 
Güner Özbalcı
Ah !! O eski Kilis Konakları 
Mehmet Beşe
Mehmet Beşe
DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE GIDA SEKTÖRÜ
Doğruları söylemek… / Taner Tümerdirim
Misafir Kalem
Doğruları söylemek… / Taner Tümerdirim
Alaaddin Özkar
Alaaddin Özkar
Zirai Don Yalnızca Çiftçiyi Vurmadı…
Prof. Dr. Erdoğan Taşkın
Prof. Dr. Erdoğan Taşkın
Mühim Mevzu Marifetli Matris
Mustafa Çobanoğlu
Mustafa Çobanoğlu
Nefes Alıyorsan Ölüme Koşuyorsun!
Gadir-i Hum Bayramı hakkında bilinmesi gerekenler -8-
Uğur Kepekçi
Gadir-i Hum Bayramı hakkında bilinmesi gerekenler -8-
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi
ABD, İsrail ve İran Arasındaki Savaş Nereye Evriliyor?
Prof. Dr. Haydar Baş
Prof. Dr. Haydar Baş
Yine aynı iftira
Çok Okunan Haberler
BTP'den Türk milleti kavramının tartışılmasına tepki!
BTP'den Türk milleti kavramının tartışılmasına tepki!
Türk Kimdir?
Türk Kimdir?
Altın Fiyatları 3 Haziran 2025
Altın Fiyatları 3 Haziran 2025
Ana Sayfa
Ekonomi
İslam
İlçeler
Kilis Güncel
Analiz
Eğitim
Siyaset
Vefat
Spor
Bitki Rehberi
Güncel Haberler
Kültür & Sanat
Teknoloji
Sağlık
Dünya
Türkiye
Videolar
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Video Galeri
Biyografiler
Vefatlar
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Gazete Arşivi
Anketler
Hava Durumu
Gazete Manşetleri
Nöbetci Eczaneler
Namaz Vakitleri
  • Analiz
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • İlçeler
  • İslam
  • Kilis Güncel
  • Kültür & Sanat
  • Sağlık
  • Siyaset
  • Spor
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Vefatlar
  • Üye Paneli
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Gazete Arşivi
  • Anketler
  • Hava Durumu
  • Gazete Manşetleri
  • Nöbetci Eczaneler
  • Namaz Vakitleri

  • Rss
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

kilispostasi.com Haber Portalı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na %100 uygun olarak yayınlanmaktadır. Ajanslardan alınan haberlerin yeniden yayımı ve herhangi bir ortamda basılması, ilgili ajansların bu yöndeki politikasına bağlı olarak önceden yazılı izin gerektirir.