Batı, hep Sevr Antlaşması'nı cari hale getirmenin mücadelesini vermiştir. Haydar Baş hocamız ise "Hoca Atatürk" olarak buna karşı milli birlik ve beraberliğimizin mücadelesini vermiştir. Fethullah Gülen’in arkasında kimler yer almıştır? Bazı akademisyenler, bazı kurumlar ve STK'lar. Abant toplantılarına kimler katıldı? Fethullah Gülen’i kimler destekledi? İnsanların gerçek kimliklerine iyi bakmamız lazım. Tarihi bir örnekle meramımızı daha iyi anlatabiliriz.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanıyor. Hemen ardından, günler içinde İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan gemileri İzmir limanına demir atıyor. O zaman çok enteresan bir şekilde, halk içinde Rum olanlar ve azınlıklar bayram ediyor. Evlerinde ve iş yerlerine bayrak asıyorlar, sokaklara dökülüyorlar. İstanbul’da da böyle oluyor, Anadolu’da da. Kısacası, ülkemizde maalesef azınlıkların yanında gizli din taşıyanlar da var. Bu konuda yazılmış eserler, romanlar ve raporlar mevcut. İşte Fethullah Gülen, bir azınlık hareketi yaparak meselesini dini olarak gösterse de esasen vatanımızı ve milletimizi parçalama üzerine bina edilmiş bir yapıydı. Arkasında Batılı emperyalist güçler vardı. Ve neticede ne oldu?
Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, tek başına çıktığı yolda sevenleriyle, arkadaşlarıyla birlikte mücadele etti. Devletimizin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü temin için Bağımsız Türkiye Partisi’ni kurdu ve o günden bugüne çalışmalar devam ediyor. Hatırlatmakta fayda var; o zaman yıl 2000'li yılların başıydı. Parti yeni kurulmuş, ilk seçime gireceğiz. O dönemi çok iyi hatırlıyorum. Anadolu'dayız, saha çalışması yapıyoruz. Siyasette genel prensip, oy alabilmek için seçmen ne duymak isterse onu söylemektir. Oysa biz, dinler arası diyalogun ne kadar yanlış olduğunu, dinimize, vatanımıza, milletimize zarar verdiğini anlatıyorduk. O zaman insanlar bize şöyle derdi: "Ya kardeşim, siz siyasi bir partinin temsilcilerisiniz. Bir kesimi deşifre ediyorsunuz. Peki, siz oy almayacak mısınız? Bundan korkmuyor musunuz? Bu sözleri çok yerde duyardık. Oysa biz, ilk günden beri BTP olarak insanların duymak istediklerini değil, ihtiyaç duyduklarını anlatıyoruz. Bir hekim nasıl ki hastanın duymak istediğini değil, hastalığını ortaya koyarsa, biz de aynısını yaptık. Hekim, hastalığı teşhis eder, tedavi sürecini belirler. Belki canını yakacak bir iğne verir, belki ameliyat eder. Doğru olan, insanları oyalamak değil; şahsi menfaatleri öne çıkartmak, günü kurtarmak değil. Gerek milletimizin gerek ülkemizin gerek devletimizin bekasının temini için hem teşhisi koymak hem de tedavisini projelerle ortaya koymak gerekir. İşte Prof. Dr. Haydar Baş hocamız, bunu yapmıştır.
Kısacası, Fethullah Gülen konusunda anlatılacak o kadar çok şey var ki, aylarca konuşsak yetmez. Ancak size bir eser tavsiye etmek istiyorum. Bu eser, Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler adlı önemli bir eserdir. Bu eser, Prof. Dr. Haydar Baş hocamız tarafından kaleme alınmıştır. Eserde gerek Fethullah Gülen hareketi gerekse vatanımızın, dinimizin, milletimizin bütünlüğünü tehdit eden bütün hadiseler kaynaklarıyla birlikte ele alınmıştır. Bu kitap bir strateji kitabıdır ve mutlaka milletimiz ve devletimizin bekçileri tarafından okunması gerekmektedir.
Fethullah Gülen'in bir piyon olduğunu ve arkasındaki asıl gücün Amerika ile emperyalist güçler olduğunu unutmamak gerekir. Fethullah Gülen’in hareketi sona ermiştir, ancak arkasındaki gücü görmek lazım. Gücün projelerini, ülkemizi bölme ve parçalama niyetlerini iyi anlamak zorundayız. Bakın, günümüzde anayasanın ilk 3 maddesi üzerine yapılan tartışmalar, Fethullah Gülen hareketinden ayrı düşünülemez. Dün Fethullah Gülen’in yapmak istediği şey, vatanımızı ve milletimizi bölmekti. Bunu din kisvesi altında yapıyordu. Bugün ise siyaset ve demokrasi adı altında anayasanın ilk 3 maddesini değiştirme teşebbüsleri var. Dün FETÖ hareketi ne yapmak istediyse, bugün anayasa değişikliği teşebbüslerinde aynı amaç güdülüyor; devletimizin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmak. Batı, Sevr’den vazgeçmedi. Batı, topraklarımızdan gözünü çekmedi. Zannediyoruz ki olay Sevr ile başladı. Hayır! Batı, Sevr'den önce ülkemizi kendi aralarında gizli anlaşmalarla bölmüş ve parçalamıştı ve paylaşmıştı. İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan ülkemizi parçalamak için zaten anlaşmalar yapmıştı.
Bugün de bizi bölmenin, parçalamanın hesabı Batılı devletler tarafından yapılıyor. Emperyalist güçler siyaseti azınlıklara teslim ederek dini sahalarda dincilerle, milli konularda milliyetçi kisvesi bürünenlerle hareket etmişlerdir. Alın size güncel bir gelişme. Düğün değil bayram değil sayın Bahçeli neden terörü bitirme adına güya PKK'nın silah bırakması için Apo'yu muhatap aldı. Hatta affedilebileceğini ifade etti. Hızını alamadı ve TBMM'de konuşmaya davet etti. İşin bir başka ciheti AK parti CHP ve MHP’nin bu süreçte yarış içine girmesi ve rol kapmaca oynamalarıdır. Bu gelişmeleri hangi akılla izah edebilirsiniz. Anlaşılan sayın Bahçeli ve diğer siyasiler, millete verecekleri hesabı hiç düşünmüyorlar. Türk tarihindeki önemli dönemeçlerden birisini idrak ediyoruz. Bu dönemler siyasiler başta olmak üzere iddia sahiplerinin gerçek yüzlerinin ortaya çıktığı günlerdir. Bu zorlu günler milletin gerçek sahiplerinin de belli olduğu günlerdir. Bunu iyi görmemiz lazım. Bağımsız Türkiye'yi ilelebet yaşatmanın mücadelesini vermemiz lazım. Bunun yolu, Prof. Dr. Haydar Baş hocamızı iyi anlamak ve Mustafa Kemal Atatürk'ün yolundan gitmektir.