Eğemenliğimiz, kilometre taşları hükmündeki anlaşmalarla süratle devrediliyor. AB İlerleme Raporu ile ulus ve toprak bütünlüğümüzü tehdit eden, ülkemizin parçalanmasını planlayan bir rapora şahit olduk. Aynı hafta içerisinde Başbakanlık İnsan Hakları komisyonun raporu gündeme geldi. Her iki raporun hedef olarak aynı paralelde olduğu görülmektedir. Bu raporlarda Türkiyenin var oluş senedi olan Lozana reddiye çıkarılmakta ve ülkemizde din, dil ve etnik açıdan zorlama ile yirmiden fazla azınlık üretilmektedir.
Tam bu arifede, Sayın Erdoğan ve Gülün Avrupa Cumhuriyeti Anayasasını imzaladıklarına basınyayın yoluyla şahit olduk. AB İlerleme Raporu gibi Avrupa Anayasası da içerik olarak hem milletimizden hem de milletin vekillerinden saklanmıştır. Avrupa Birliğine üye olan efendi devletler, yıllardan beri Avrupa Anayasasının içeriği konusunda tartışadursunlar; egemenliği devredilen Türk milletine ne bir şey sorulmuş ne de içerik konusunda bilgi verilmiştir. Hiçbir resmi kurum tarafından metinlerin Türkçesi yayınlanmamış hatta gizleme yoluna gidilmiştir. Eleştiriler karşısında hükümet sözcüsü sayın Çiçek başbakanın da benimde içerikten haberim var demektedir. Elbette başbakanın ve işbirliği yaptığı kişilerin haberi olacaktır; haberi olmayan Türk milletinin kendisidir. Gidişat ne kadar milletten saklanırsa saklansın, artık mızrak çuvala sığmamaktadır.
Avrupa Anayasasının imzalandığı yer, tarih ve Avrupa marşının içerdiği semboller incelendiğinde egemenliğimizin devredildiği Avrupanın maksadı net olarak anlaşılacaktır.
İmza töreni, Katolik Hıristiyan dünyasının merkezi olan Romada, Hıristiyanlığın kutsal kabul ettiği bir mekanda yapılıyor. Konukları önce Roma İmparatorluğunun en önemli hükümdarı Sezarın adını taşıyan tarihi salona alınıyorlar; imza töreni içinse Orazzi Cruazzi salonuna. İmzaların atıldığı salonun hem ismi hem de salondaki kabartma resimler bir din savaşı olan ve Türklere karşı verilen Haçlı savaşını gösteriyor. İmzalar ise, devasa bir papaz heykelinin huzurunda atılıyor. Papalığı döneminde Avrupadaki Türk varlığını ortadan kaldırmayı hayatının gayesi haline getiren Innocentusun. Yeni bir haçlı seferi ile karşı karşıyayız. Zaten Papa 2. J. Paul 3. bin yılda Anadoluyu ve Asyayı Hıristiyanlaştırma hedefini vermişti. İmzaların atıldığı tarih ise çok manidar. Milletin kendi kendini yönettiği Cumhuriyetin 81. yıldönümünde egemenlik, milletten alınıp Hıristiyan Avrupaya devrediliyor.
Avrupa Anayasası içindeki, Avrupa Marşı ise ilginç ipuçları veriyor. Marş sözleri içinde Hıristiyanlık temaları işlenmiş; Kardeşler, yıldızlı göğün üzerinde/ Sevgili bir baba vardır deniyor. Hıristiyanlığın amentüsündeki teslis inancı (baba, oğul ve ruhul Kudüs) Avrupa Birliği marşının ana fikri olarak kabul edilmiş.
Yani, TC. Anayasasında belirtilen İstiklal Marşımızdaki Hakkıdır Hakka Tapan Milletimin İstiklal sözlerindeki Hakk ve İstiklal de bir değişim söz konusu. Avrupa Cumhuriyeti anayası ile geçerli olan Tevhid değil teslis; Hakk değil, baba tanrı olacaktır.
Bu gidişatı kim kabul edebilir. Bu dönüşüme kim evet diyebilir. AKPli vekiller ve AKPye oy verenler bile bunu kabul edebilir mi?
İşte gözle kaş arasında egemenliğimiz peşkeş çekilmektedir. Sayın Erdoğan ve Gül hangi yetkiyle egemenliğin devri anlamına gelen imzayı atmışlardır. Kaynağını Anayasadan almayan bir yetkiyi Başbakanlık da olsa hiçbir organ kullanamaz.
Gelişen bu hadiseler bütün millet fertleri sorumluluk taşımaktadır. Tarihin önünde verilecek hesabın çetin olmaması için derinlerinden gelen şu sese kulak vermek zorundayız: Ey Türk Titre Ve Kendine Dön!