Cumhurbaşkanının aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı olması, yürütme organının tarafsızlığı ilkesine aykırı bir durumdur. Son düzenlemelerle Cumhurbaşkanının doğrudan siyasi faaliyetlerde bulunması ve parti politikalarını yönlendirmesi mümkün olmaktadır. Bu durum, anayasal sistemde tarafsızlık ilkesi ile çelişen bir tablo ortaya koymaktadır. Eleştiri ve hakaret tam da burada birbirine karışmaktadır. Temel soru şudur hükümet ve devletin temsili iç içe girmiştir. Devletin bekası adına hükümete yapılan eleştiriler güç sahipleri tarafından istenildiği gibi yorumlanmaktadır.
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, Türkiye'nin Suriye politikasını eleştirmişti. Baş, Suriye'ye demokrasi getirme söylemlerini eleştirerek, öncelikle Türkiye'de demokrasinin tesis edilmesi gerektiğini vurgulamıştı. Ayrıca, İsrail ile ticareti protesto eden gençlerin tutuklanmasını eleştirerek, ülkedeki demokratik uygulamaların yetersizliğine dikkat çekmişti. Bu ifadeleri nedeniyle Hüseyin Baş hakkında "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlamasıyla re'sen soruşturma başlatıldı. Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğince Baş, hakkında adli kontrol tedbirleri uygulanmasına karar verildi. Bu tedbirler arasında her pazartesi imza atma zorunluluğu ve yurt dışına çıkış yasağı getirildi. Bunun vicdani ve hukuki değerlendirilmesini gerçek hukukçulara bırakıyorum. Demokrasi iddiasında olan bir memlekette fikirler açıkça beyan edilemeyecek mi? Düşüncelerin ifade edilmemesi, o fikri ortadan kaldırır mı? Madem farklı düşünmek suç, niçin siyasi partiler var? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi derken kastedilen partilerin susturulması mıdır?
Memleket işleri uzun solukludur, bir nevi bayrak yarışı gibidir; bayrak elden ele devredilir. Dün Haydar Hoca, bugün Hüseyin Baş ile bayrak daha yüksek burçlara doğru taşınmaktadır. Hakkın tecelli etmek gibi bir kanunu vardır. Hocamız hep hukuk içinde hareket etti, hukuk içinde hareket edilmesini istedi. Bugün de yapılan budur. Ancak hocamız şunu da söylerdi: "Biz hukuk dışına çıkmayız. Ancak çekilecek bir çilemiz varsa o da kaderdir, çekeriz." Evet, bugün Hüseyin Baş'ın şahsında bir mağduriyet yaşanıyor. Ancak bu, millet adına, memleket adına yaşanıyor.
Değişimlerin ve yeniliklerin toplumda kabul görme süreci üç aşamadadır. Görmezden gelme, direnç ve saldırı, kabul ve entegrasyon. İşte Hüseyin Baş beyin şahsında Bağımsız Türkiye Partisi bu aşamalardan geçiyor. Dün çok iyi takip etmelerine hatta fikir ve projeleri aşırmalarına rağmen bugüne kadar görmezden geldiler.
Hatta cumhurbaşkanlığı seçimlerinde muhalefetin bile 6’lı masaya sayın Baş’ı kabul etmemelerinin sebebi de bu idi.
Artık mızrak çuvala sığmıyor. Bu defa da saldırmaya başladılar. Ancak kasıt örtmek gizlemek olduğu için her defasında hata yapacaklar. Her hataları toplumun kabul ve katılımını sağlayacaktır. Maksatlı rüzgarlar nereden eserse essin, artık tümsekler aşılmıştır.