Türkmenlerin hali nice olacak
Türkiye Irak bataklığına çekilmeye çalışılıyor. Bunun sebebi, Irak bataklığına saplanan ABDnin imajını kurtarmak ve elini güçlendirmek istenmesi. Türkmenler için Iraka girilsin söylemi gerçekçi değildir, Iraka girilse de bu bizim lehimize değildir. Çünkü bugünkü konjonktürde, Iraktaki hâkim olan ve yönlendirici güç ABDdir.
Kerkükte bugüne kadar gerek evrak bazında, delil bazında gerekse şahıs bazında Türkmenler sayıca azınlık konumuna düşmüşlerdir. O halde çözüm ne olacaktır. Misak-ı Milli hudutlarımız içerisindeki Musul-Kerkükün hukuku, Türkmenlerin akıbeti ne olacaktır.
Prof. Dr. Haydar Baş İzmirdeki miting konuşmasında orijinal bir çözüm yolu gösterdi. TSK, BM gücü olarak Kerküke gitsin dedi. 1948 yılından beri BM barış gücü 60 civarında bölgeye barış gücü gönderdi. Bunların bazılarına Türk askerleri de katıldı. İlk defa 1950 de Koredeki barış gücüne Türk askeri de katılmıştı. Kore de birçok asker kaybımız da olmuştu. Bugün Somali de, Bosnada, Lübnandaki barış gücüne askerlerimiz katkı vermiştir. O halde bizim de barış gücünden istifade etme hakkımız vardır.
ABDyi stratejik ortak kabul eden AKP hükümeti; Bushu, eşbaşkan kabul eden Başbakan Erdoğan, Amerikayı bu konuda ikna etmelidir. Fakat bunu başarması mümkün görünmemektedir. Çünkü yıllardan beri mücadelesini verdiğimiz en haklı konularda bile, ABD bizi dinlememektedir; dinler gibi görünmektedir. Sözde Ermeni soykırım iddiaları buna bir örnektir. Yalnız ABD değil, batılı devletlerin de neredeyse tamamı, Ermenilerin iddialarını teker teker kabul etmektedir. Günümüzde İsviçre'de Ermeni soykırımının reddedilmesi bile suçtur. 30a yakın ülke parlamentosu, Ermeni soykırım iddialarını tanıyan yasaları kabul etmişlerdir. Amerikanın 50 eyaletinden 36sında bu yasa kabul edilmiştir. ABD, federal olarak da böyle bir yasayı kabul etmenin arifesinde bulunmaktadır.
Referandum adı altında, Kerkükün Kürt özel bölgesine bağlanmasına müsaade edilmemelidir. Osmanlı Arşivlerinde Musul Kerkükün sahibi kimdir, belgeler halinde bunlar mevcuttur. Meselenin esası aranıyorsa bunun çözümü kolaydır. Ancak burada hedef haklı ile haksızı ayırt etmek değildir. Burada referans alınan, ABDnin BOP projesidir; Amerikanın İslam ülkelerini işgal etme projesidir. Yani hüküm verilmiştir, şimdi yapılan yargısız infazdır.
Cinayetten rant beklemek
Birileri Türkiyedeki kötü gidişattan memnun, hem de pek çok. Cinayet haberi duyulur duyulmaz yapılan açıklamalar, her ne kadar desteksiz atış kabilinden sığ da görülse, sahibini ele veren refleks açıklamalardı. Sanki olayı tertipleyen onlarmış veya tertipleyenlerden haberdarmış kabilinden açıklamalar gırla gitmeye başladı. Herkes eteğindeki taşları dökmeye başlamıştı. Psikolojik açıdan değerlendirdiğimizde sen yaptın derken, aslında yansıtma yaparak ben yapmadım deme ihtiyacı giderilmeye çalışılıyordu. Yaşanan suçluluk psikolojisiydi.
Bu arada adeta günah çıkartırcasına işledikleri suçları da yansıtma yaparak ard arda diziyorlardı.
1. Misyonerlerin din kisvesi altında milli bütünlüğümüzü tehdit ettiklerini ortaya koyanları suçlu ilan ediyorlardı.
2. Türklüğe hakareti kınayanları, milli değerleri savunanları, ulus devletin devamını isteyenleri suçlu ilan ediyorlardı.
3. Toprak ve maden satışına karşı çıkanları, bu vatanın bölünmez bütünlüğüne sahip çıkanları suçlu kabul ediyorlardı.
4. Ülkenin ulusal birliğinin, milli birliğinin tehdit ve tehlikede olduğunu ifade edenleri suçlu ilan ediyorlardı.
Bütün bu ve bunun gibi yaklaşımların neticesinde, Dinkin cenaze merasiminde katil devlet sloganı atılmasına, hepimiz Ermeniyiz pankartı taşınmasına sebep olundu. Bazılarının Türklüğünden utandığını ifade edişi, güya haber mantığı ile aslında toplumu yönlendirme maksadıyla, bazı basın-yayın tarafından dünyaya ilan edildi.
Bu iddiaların sözcüleri ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Saldırıya uğramış bir müteveffadan rant elde etmeye çalışıyorlar. Bunların gözlerini hırs bürüdüğü için milleti sindirebileceklerini zannediyorlar. Bu arada Hrant Dink ile Ermeni Patrikliği arasındaki uyumsuzluk, Dinkin ABDdeki Ermeni lobisine karşı oluşu, hatta Ermeni diasporasını saf dışı etme gayretleri gözden kaçırılmaya çalışılıyordu.
Yapılanlarla kimlerin ekmeğine yağ sürülüyordu. Müteveffa Dinkin ölümünden sonra estirilen rüzgâra bakıldığında dini, milli ve bölgesel ayrımcılığın teşvik edildiği, vatanı savunanların adeta taciz edildiği görülecektir. O halde tezgâhı kuran mihraklar, ülkenin hazan mevsimi yaşamasını isteyen dış güçler ve bunların içerdeki piyonlarıdır.
Bunlar deve kuşları gibi kafalarını kuma gömerek saklanmaya çalışıyorlar.
Bu failler bilmiyorlar ki, deve kuşlarının kafalarını kuma gömmeleri iri vücutlarının görülmesine mani değildir.
Bilmiyorlar ki, deve kuşlarının beyinleri, gözlerinden daha küçüktür.