10 Aralık dünya insan hakları günü olarak kutlanır. İkinci Dünya savaşından sonra bireylerin hak ve özgürlükleri güvence altına alınmak istenir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi hazırlanır. 1948 yılında Paris'te oylanarak yürürlüğe konur. Bu kabulün üzerinden tam 70 yıl geçer; geçmesine ama insan hakları sadece kâğıt üzerinde kalır. Batıya göre Hak her zaman seçkinlere ait kalır.
İnsan hakları, emperyalizmin elinde süslü ifadelerden öteye geçmemiştir. Özellikle Arap baharı adı altında İslam âleminin altı üstüne getirilmiştir. Hemen yanı başımızda Suriye'de taş üstünde taş bırakılmamıştır. Irak'ta demokrasi adı altında bomba yağdırılmış, kadın hakları adı altında namusları kirletilmiş, çocukları yetim bırakılmıştır.
* * *
Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'nın Hicri 9 Zilhicce 10 tarihinde (Miladi: 632) Veda haccında irat ettiği hutbe, insan hakları konusunda tarihi bir manifestodur. Bu konuda sayın Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın kaleme aldığı Veda Hutbesinde İnsan Hakları eseri mutlaka okunmalıdır. İnsanın doğuştan sahip olduğu haklar vardır. Can emniyeti, mal emniyeti, namus emniyeti din ve vicdan hürriyeti vazgeçilmez haklardır. Bu hakları yaşatacak insanın, özellikle Hakka muhatap olarak yetiştirilmesi gerekir. Bu konuda Haydar Baş hocamız mesele iman ve insan meselesi demektedir. İnsanın hakkın muhatabı olarak yetiştirilmesinin ısrarla altını çizmektedir. Aksi halde kanun ve beyanname ne kadar mükemmel olursa olsun, uygulayan insan yetişmiş bir insan değilse, maksat sadece kâğıtlarda kalacaktır. Nitekim yaşananlarda bundan ibarettir.
* * *
Gerek ülkemizde, gerekse dünyanın dört bir yanında yaşanan ekonomik bunalım ve insanların ihtiraslarını ihtiyaç olarak kabul etmeleri sorunları içinden çıkılmaz hale getirmiştir.
Toplum Alevi, Sünni ve Caferi şeklinde kamplara bölünmüştür. Bu gruplar arasındaki çatışmalar hala devam etmektedir. Oysa Haydar Baş hocamız Ehl-i Beyt paydasında milleti toplayarak toplumsal birlik ve beraberliğin mayasını çalmıştır.
İlköğretime kadar kullanımı yaygınlaşan uyuşturucu ile başta can emniyeti olmak üzere milletimiz tehdit edilmektedir.
* * *
Bir hatıra ile konuyu daha anlaşılır hale
getirelim.
Yeni tanıştığım bir arkadaş, öğrencilik yıllarından itibaren sosyalist hareket içinde olduğunu, hacı olan annesi ve babası ile bile, arasına mesafe koyduğunu beyan etti. Yıllarını ve gayretlerini bu hareket içinde geçirir ancak yıllar sonra çözümün burada olmadığını anlar. Haydar Baş hocamızın Bektaşiler ve Aleviler hakkındaki düşünceleri dikkatini çeker. Daha sonra Hoş Geldin Atatürk eserini okur ve Atatürk'ün İslami kimliği ve kurtuluşun iman ve inanç temelinde gerçekleşen bir Kuvayı milliye hareketi olduğunu anlar. Annem ve babamla aramdaki mesafeler ortadan kalktı; Ben artık Haydar hocanın takipçisiyim diyor.
* * *
Son cümle; çözüm bir ve beraber olmaktır. Bir ve beraber olmanın yolu da Haydar Baş hocamız ile birlikte olmakla mümkün olacaktır.