Son günlerde basın ve yayında sıkça duyduğumuz bir ifade var: İslam’i Terör. Deyim kendi içinde bile çelişkiler içeriyor. Bir kere İslam da terör yoktur. Terörizm ise batı kaynaklı felsefi bir akımdır. İslam’ın kaynakları olan Kuran-ı Kerim, Hadis-i Şerif, İcma-i ümmet ve Kıyas-ı Fukaha’ya baktığımızda terörizmin olmadığı görülür. Üstelik Asr-ı Saadetten bu güne kadar yaşanan İslam tarihinde de terör yoktur.
İslam da ise savaş son çaredir ve öldürmek değil; savaş diriltmek temelinde yapılır. Burada yapılan savaşlarda “hamlet ey kafir” ifadesi bir ölçüdür. Yani savaş mert mantıkla yapılır, düşman arkadan vurulmaz ve ilk taarruz düşmandan beklenir. Kadınlara, çocuklara ve yaşlılara zarar verilmesi; suçsuz insanların öldürülmesi İslam'da uygun değildir. Oysa terörizmde suçlu, suçsuz; genç, yaşlı; çoluk, çoluk herkes zarar görmekte ve ölmektedir.
Ülkemizde son günlerdeki menfur saldırılardan sonra ortada kesinleşmiş bir delil olmamasına rağmen, birilerinin yangından mal kaçırır gibi sığ bir yaklaşımla, sağlıklı bir mantıktan mahrum olarak İslam'a saldırdıklarını görüyoruz. Oysa en basit yaklaşımla, terörden kimin kazançlı çıktığı tespit edilmelidir. Kazançlı çıkan İslam değil, Müslümanlar değil. Hele bu çapta bir profesyonel saldırı ciddi manada çıkarı olanlar tarafından yapılmıştır.
İslam’ın terörü yoktur. Müslümanların yaptıkları nedir biliyor musunuz... İşte Filistin de İsrail tanklarına taş atan çocuklar. Bu bir istiklal mücadelesidir. Güçleri, sahip oldukları teknoloji, sermaye ancak bu kadardır.
Buna karşılık batının elinde olan ise nokta hedefli füze atışlarıyla imha edilen insan ve coğrafi noktalar. Yalnız saldırılara bakarak sorumluyu aramak bir taşa bakarak mimari yapıyı tahmin etmek gibidir. Mimari yapıyı görmek ancak taşların bütününe birden bakmak gerekir.
Ülkemizde yaşanan ekonomik işgal bir taştır; siyasi işgal bir taştır; kültürel işgal bir taştır; Vatikan projesi olan dinlerarası diyalog bir taştır. İşte bütün bu taşları bütünlük içinde seyrettiğimizde karşımızda ülkemizdeki global güçlerin işgali görülmektedir.
Bu anlamda, ülkemizde ve coğrafyamızdaki gelişmeleri iyi okumak gerekir. Aksi halde kendi eliyle intihar eden, tarih sahnesinden çekilen bir devlet olmak işten bile değildir