Suriye'de ve Filistin’de son dönemde yaşanan gelişmeler hem ülkemiz hem de bölgemiz açısından önemli. Gelinen noktada yol ayrımı Ak parti hükümetinin Suriye politikasında yaptığı yanlış ile ivme kazandı, dersek doğru bir tespit yapmış oluruz. Hükümet devletin kadim geleneklerini hakkaniyetle yürütmek yerine, belediyecilik anlayışıyla devleti yönetiyor. Oysa devleti yönetmek için, binlerce yıllık birikimden faydalanmak, deneyimli insanlarla istişare etmek gerekiyor. Her gün dünya yeniden kurulur ve dengeler değişir. Bu nedenle devlet yöneticilerinin çok dikkatli olması lazım. Devleti yönetmekle yükümlü olan idarecilerin kararlarında çok hassas davranması gerekiyor. Suriye’deki yanlış politika nedeniyle ne kadar insan hayatını kaybetti ne kadar insan evini terk etmek zorunda kaldı, ne kadar insan ülkesinden oldu? Bunları görmek, bilmek lazım. Bu insanlık açısından acı bir durum ve daha ciddiye alınması gerekiyor. Siyasi yaklaşımlarla hareket etmemek lazım. Siyasi çıkarlar peşinde koşulduğunda, devlet ve millet kaybeder.
İsrail bir din devletidir ve işgalci ve yayılmacı bir tavır sergilemektedir. Bu, Amerikan yönetiminin İsrail ile olan ilişkilerindeki destekleyici tavrında da görülmektedir. Evangelist ve Yahudi iş birliği, önce ülkeleri sonra bölgeyi sonra da dünyayı kana boyamaya adaydır. Dünyada acımasız bir savaş devam ediyor. Gazze, İsrail tarafından bitirilme noktasına getirildi ve Arap ülkeleri, İslam devletleri sessiz kaldı. İsrail, artık İbrahim İttifakı’ndan bahsediyor. Bu ittifak, İsrail ile Arap devletlerinin yakınlaşması ve güç birliğini ifade ediyor.
Soykırımcı Netanyahu'nun, din devleti İsrail'in ve güya ülkemizin en büyük müttefiki olan ABD'nin Teo politik yaklaşımları karşısında tedbir almak zorundayız. Şimdi hedefimiz nedir? Bu durumları ortadan kaldırmak ve önce ülkemiz sonra da bölge devletlerinin güvenliği temin edilmelidir. İsrail dünya basınında da yer aldığı üzere demir kubbesinden fırlatılan füzenin Golan tepesinde sivil ölümlerine yol açtığını bile bile buradan bir rant çıkarmaya çalışmaktadır. Güya bomba Hizbullah tarafından ve İran destekli olarak atılmış. Ancak bu numara tutmadı. Golan halkı tepkisini vermekte gecikmedi. İsrail, her gelişen olayı kendi politikasını desteklemek için kullanmak istiyor. Büyük İsrail Projesi’nde, Suriye, İran ve Türkiye kapsama sahasındadır. İsrail’in projeleri, ülkemize de zarar verir. Haydar Baş hocamız, İsrail'in bu menfur emellerini 20-30 yıl önce ifade etti, fakat önce Erbakan hükümeti döneminde İsrail ile yapılan gizli anlaşmalarla İsrail’in projelerine destek verildi. Ardından AKP hükümeti bu anlaşmaların devamını sağladı.
Sayın Erdoğan gücümüz olursa İsrail'e gireriz anlamında konuştu. İsrail'e karşı niçin bir girişimde bulunmuyorsunuz diyen tabanına karşı bir açıklama yaptı. Hem devlet gücümüze halel getiren bir açıklama oldu hem de zamansız bir açıklama oldu. Belki İsrail’e girecek güç olmayabilir ancak Sayın Erdoğan’a seslenmek istiyorum: İsrail ile yapılan gizli anlaşmalar ülkemiz için bir tehdit, bölgemiz için ise bir tehlikedir. Gaziantep Milletvekili Rahmetli Mustafa Taşar'ın bu konudaki açıklamaları internette var. Erbakan döneminde İsrail ile yapılan askeri, istihbarat ve diğer anlaşmalar var. Bu anlaşmaların iptal edilmesi gerekiyor. Gazze’ye bomba atan İsrail’in pilotları Konya Ovası’nda eğitim aldı. Hükümetin ilk yapması gereken bu anlaşmaları bitirmek olmalıdır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün önemli bir özelliği vardır: Gerçekçi hedefleri vardı ve planlarını kimseyle paylaşmadan uygulardı. Sayın Erdoğan ise tam tersini yapıyor. Planlarını önce kamuoyu ile paylaşıyor, ardından pas geçiyor. Bu arada kaybedilenler değil de algı yönetimi esas kabul ediliyor. Siyaset ve diplomasi, toplumun selameti için gereklidir. Bu konuları ciddiye almalı ve milletimizin selameti için gereken adımları atmalıyız.
Dünya kamuoyuna yönelik olarak barış konferansları tertiplenebilir. Bakın Çin ne yaptı. El Fetih, Hamas ve Filistinli diğer kuvvetleri Pekin'de bir araya getirdi. Türkiye'nin yapacağı çok şey var ve mutlaka bunları yapmalıdır.
İsrail'in bir din devleti olduğunu biliyoruz ve er geç topraklarımıza saldıracağını, ele geçirmeye çalışacağını öngörebiliyoruz. Bu yüzden şimdiden tedbir almalı, hazırlık yapmalıyız. Komşularımızla birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. Hükümetin “değerli yalnızlık” dediği politika yanlıştır. Tarihsel perspektiften baktığımızda Atatürk'ün diplomasi anlayışının komşu devletlerle iyi ilişkiler kurma ve barışçıl çözümler üretmeye yönelik olduğu görülecektir. Bu yaklaşım, günümüz politikalarına da rehberlik edebilir. Millî mücadele sona ermiş ancak İkinci Dünya Savaşının gölgesi dünyanın üzerine düşmüştür. Bunu gören Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ve topraklarımızın güvenliği için komşu ve yakın devletlerle Balkan antantı ve Sadabat paktını kurar. Ak parti hükümeti ise okyanus ötesinin yönlendirmesiyle komşularımız ile savaşı tercih eder vaziyettedir. Bugün de komşularımızla iyi ilişkiler kurarak, savaşa girmek yerine iş birliği yapmalıyız.
Dünya şu an kırılgan bir zeminde. Yanlış bir politika pek çok şeyimizi kaybetmemize neden olabilir. Hükümetin uyguladığı yanlış ekonomik politikalar nedeniyle paramızın değeri kalmadı, enflasyon patladı ve insanlar aç, sefil durumda. Bu durum, hükümetin yanlış dış politika uygulamalarının sonucudur. Devletler, bu tür yanlışlıkları kabul etmez. Dış politikada dikkatli olmalıyız; uzun vadeli politikalar geliştirilmeli ve mevcut yanlış politikalardan ders alınması gerekmektedir.