Türkiyenin yaşadığı ekonomik, iç ve dış politik sürecin ağırlığını artık herkes ittifakla kabul ediyor. Ülkemizin bu kadar yoğun sorunlar yumağı içene düşmesi yıllardan beri etrafının örülmesinden kaynaklanıyor. Gelinen noktada çözüm için, sıradan yaklaşımlar ve pansuman tedbirler para etmez. Çözüm yeni bir bakış açısı ile mümkündür. Çözümsüzlüklerin toplamından çözüm ortaya çıkmaz. Çözüm arayışları, ayağı yere basan projelerin ve bu projeyi hayata geçirecek kadroların etrafında kenetlenince bir anlam ifade eder. Ulusal mutabakat görüşlerin ve liderlerin etrafında olur.
Ülkemizin içine düştüğü ağdan kurtulması için, Kuva-yı Milliye ruhu ile milletin kendi geleceğine sahip çıkması gerekmektedir. Siyaset bu güne kadar üzerine düşeni yapamamıştır. Devletin bekasına ve milletimizin bütünlüğüne, vatandaşlarımızın onurlu bir hayat sürmesini temine hizmet etmesi gereken siyaset, bu güne kadar maalesef üzerine düşeni yapamamıştır. Siyaset belli kesimlerin tekelinde tutulmuş, al gülüm ver gülüm oyunu oynanmıştır. Ülkemizde ki siyasi yelpazeye baktığımızda görünen manzara da bunu teyit etmektedir. İç politikada, dış politikada, ekonomide; ABye, ABDye yaklaşımda, bir partinin diğerinden farkı nedir? Ufak nüanslar haricinde hepsinin, bir olduğu görülecektir. Tarihi süreç içerisinde var olan siyasi partiler şu veya bu şekilde hükümet olmuşlardır. İcraatlarına baktığımızda birinin diğerinden hiç de farklı olmadıkları görülmektedir. Bunlar, sorunların temel nüktesini zamanında ve doğru olarak görememiş ve çözüme yönelik projeler üretememişlerdir.
Atatürkten sonra, Türk Milletinin değerlerine bu denli güvenen, milletine ve devletine hizmeti bu denli hayat felsefesi haline getiren bir lider bulma zaruretimiz vardır. En olumsuz koşulları bile ters yüz edebilen bir irade ve proje sahibi bir lider. Bu lider plan sahibi, proje sahibi, ruh sahibi, öngörü sahibi bir şahsiyet olmalıdır. Sözü geçen vasıfları sinesinde barındıran tek isim hiç kuşkusuz Prof. Dr.
Şunu hemen belirtelim ki, hiç korkmasınlar Prof. Dr.