Dünden bugüne yayın yapan gazetenin köşesinde Türk basını adına talihsiz bir yazı okuduk. Maksadı üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olan iddialar, daha önce de gündeme gelmiş, söz konusu iddiaların mahkeme kararlarıyla asılsız olduğu ispat edilmişti. Buna rağmen, ne olmuştu da nur şakirdi yazar ve gazetesi böyle bir yanlışa imza atma gereği duymuştu? Neydi acaba duydukları rahatsızlık?
Bu soruların cevabını yazarın ve gazetenin çizgisinde bulmamız mümkündür. Gazete hükümet yanlısı politika izlemektedir. AKP hükümetinin ortaya koyduğu gayri milli icraatlarla ülkemizin içine düşürüldüğü durum ortadadır. Ekonomi iflas etmiştir. Alınan borçlar, borçla dahi ödenemez noktaya gelmiştir. İç politika, Avrupa Birliğine teslim edilmiş ve AB ile yapılan antlaşmalar, Sevrden daha ağır şartlar içermektedir. İktidara geldiği ilk günden itibaren dış politikayı ABDye teslim eden Tayyip bey ve ekibi, Iraktaki gelişmeler ülkemizin aleyhine sonuçlar doğurunca, bugüne kadar yaptıkları uygulamaları sanki kendileri yapmamış gibi ABDyi sözde eleştirmeye başlamıştır. Halkın önünde atan tutan başbakan iş icraata gelinde gene çizgisini hiç değiştirmeden devam etmektedir. Hükümetin icraatları konusunda Prof. Dr. Haydar Baş beyin dedikleri aynen çıkmıştır. Tayyip Erdoğan ve hükümeti burada da suçüstü yakalanmıştır.
Önemli olan, iddia edildiği gibi Tayyip Erdoğanın beddua ile kahredilmesi değil, millet ve devlet adına, maneviyatımız adına gittiği yanlış yoldan dönmesi için dua ile ayıktırılmasıdır. Şu bilinmeli ki, söz konusu kahrolmaksa abat edecek olan da berbat edecek olanda bu halkın iradesidir. AKP, sürekli halkın güvenini kaybetmekte ve halk desteğini Haydar hocaya BTPye yönlendirmektedir. Bu gelişmeler hükümeti rahatsız etmiş olacak ki; sözcülüğü, ilgili gazeteye ve haber sitelerine düşmüştür.
Yazıda askerimiz baştankara kabul edilmektedir. Üstelik TSKyı sahiplenme bir kara leke olarak lanse edilmeye çalışılmaktadır. Haydar hocanın maksadı devlet millet; asker sivil kaynaşmasını temin edebilmektir. Türk askerine mesafeli yaklaşanlar bugün Amerikan askerlerine verdikleri destekle, onbinlerce Iraklı Müslüman kardeşlerimizin ırzına geçilmesine, yüz binlercesinin katledilmesine destek olmuşlardır.
Gelelim ilgili kaleme. Zaman gazetesinin eski yazarlarından olan kişi, Fethullah Gülene yakınlığı ile bilinmektedir. Fethullah Gülen ve camiasının destek verdiği Dinlerarası Diyalog çalışmaları ile dini bütünlüğümüz ve milli bütünlüğümüz tahrip edilmektedir. Uzun yıllardan beri dinlerarası diyalogun papalık konseyinin bir misyonu olduğu bilinmesine rağmen bu çalışmalara devam edilmektedir. Üstelik Hıristiyan ve Yahudilerin gönüllü avukatlığına soyunulmuştur. Prof. Dr. Haydar Baş bey ve arkadaşları yıllardan beri yapılan misyonerlik çalışmalarına dikkat çekmektedir. 20 yıldan beri misyonerlik faaliyetlerine karşı duruş, Haydar hoca ve arkadaşlarının mücadele ettiği sahalardandır. Bu çalışmalarla insanımızın Hıristiyanlaştırılacağını ve Türklüklerinden soyutlanarak millet olma vasfımızın elimizden alınacağını ifade etmektedir. Ortaya çıkan gelişmeler bu tespitin doğruluğunu ortaya çıkartmıştır. İşte bundan rahatsız olan dinler arası diyalogcular iftiraya sarılmayı tercih etmişlerdir. Tövbe etmek, milletten özür dilemek değil de iftira atma yoluna başvurmuşlardır. İftiraya sarılmak acziyet, korkaklık ve ürkekliktir.
Şu biline ki Haydar hoca millete mal olmuştur. Atılan iftiralar millete atılmıştır. Her kuşun etinin yeneceğini zannedenler yanılmaktadır. Elbette ki millet hakkına sahip çıkacaktır, sessiz kalmayacaktır. Gerek sandıkta gerekse hukuk önünde gereken hesabı soracaktır.