Ortadoğu’da sular durulmuyor. Bir din devleti olan İsrail’in uluslararası hukuka aykırı şekilde kurulmuş yahudi yerleşim yerleri sürekli genişliyor. Güya bu topraklar onlara vaad edilmiş topraklar. Dolayısıyla hedefine ulaşmak için hiçbir kural ve kanun dinlemiyor. Şimdi de İsrail’in işgal hareketinde yeni bir süreç başladı.
Öncelikle Filistin ve Gazze hakkında bilgi verelim.
Filistin ve Gazze, coğrafi olarak aynı yerde bulunmuyorlar, ancak Gazze, Filistin'in bir parçası. Burası Gazze Şeridi olarak da bilinir. Bu bölge, İsrail ile sınırı olan ve Akdeniz'e kıyısı bulunan bir coğrafi bölgedir. İşsizlik oranı oldukça yüksektir ve birçok insan temel ihtiyaçlarına erişimde zorluklar yaşamaktadır. Ayrıca, sık sık meydana gelen çatışmalar nedeniyle altyapı sık sık zarar görmekte ve Gazze'nin ekonomik kalkınma potansiyeli engellenmektedir.
Gazze Şeridi, 1967'den bu yana İsrail'in işgali altında bulunmaktadır. Gazze'nin hava sahası, kara sınırları ve deniz erişimi üzerinde İsrail kontrolü sürmektedir. Bu nedenle, Gazze'nin gerçek anlamda bağımsızlığa sahip olduğunu söylemek zordur. Yüksek nüfus yoğunluğu, kısıtlı kaynaklar ve altyapı sorunları, halkın yaşam standartlarını zorlaştırmaktadır. Ancak Gazze halkı, bu zorluklara rağmen dayanışma ve direnç göstermekte ve kültürel kimliklerini koruma çabasındadır.
İsrail'e gelince İsrail'in toprak genişlemesi, 20. yüzyılın ortalarından itibaren bir dizi savaş, anlaşma ve politik kararla şekillenmiştir. İsrail Devleti'nin kurulduğu 1948'den bu yana topraklarındaki değişimlerin temelinde savaşlar vardır. İsrail'in kurulduğu günden itibaren savaştan beslenmiş adeta bir kanser hücresi gibi büyümüştür. İşgal ve toprak ele geçirme adına kendisinden olmayan Müslüman Filistinlilere soykırım muamelesi uygulamıştır. Son günlere geldiğimizde uyguladığı baskı artış göstermiştir. Adeta Filistinlileri tahrik etmek üzere hareket etmişlerdir. Filistin'in özellikle Gazze şeridinin yaşam koşulları insani olmaktan son derece uzaktır. İsrail açısından bu toprakları ele geçirmek terörü araç olarak kullanmayı sıradanlaştırmışlardır.
İnsanlık dışı baskılar karşısında Filistinli grupların zaman zaman İsrail'e roket saldırıları düzenlemesi, İsrail'in Gazze'ye karşı askeri operasyonlarını ve baskısını artırması için bir bahane teşkil etmektedir. Asimetrik şiddet döngüsü sonucu Filistinlilere ait olan topraklar parça parça İsrail'in eline geçmektedir. Yahudilerin dünyadaki lobi faaliyetleri ile dezenformasyon yapılmakta Filistinliler bütün mağduriyetlerine rağmen suçlu olarak lanse edilmektedir.
Son operasyonda Netanyahu amacını çok net olarak açıklamıştır. “Ortadoğu'yu değiştireceğiz” itirafı bugüne kadar yaptıklarının tanımı olmaktan başka bir şey değildir. Filistinli Hamas'ın silahlı kanadının abluka altındaki Gazze Şeridi'nden İsrail'e yönelik "Aksa Tufanı" isimli operasyonunu ve buna karşılık İsrail ordusunun abluka altındaki Gazze Şeridinde taş üstünde taş bırakmayacak şekilde bombardımanı ve şimdi de kara harekâtı sinyalleri vermesi planlı bir soykırım ve Filistin topraklarını ele geçirme eylemidir. BM, Amerika ve Avrupa İsrail'e gizli açık desteğine devam etmektedir.
Ancak bu ateş burada kalmayacaktır. Dünyadaki denge arayışları, güç sahibi devletlerin bölgedeki gizli açık iştahlarını harekete geçirecektir. Bütün bu gelişmeler kıyamet savaşının ayak sesleridir. Bu gelişmelerden en çok zarar görecek olan da hak ve hukuktan bihaber olan İsrail olacaktır.