Suriye’den Türkiye’ye geçiş
yapan mültecilerin beklentisi nedir, niçin ülkelerini terk ederek gurbete
çıkmışlardır?Göç akımının başında gelenler
daha çok ikna edilerek getirilenler olmuştur. Bunlar zaten işi ve toprağı olmayan,
geçim sıkıntısı çeken insanlar. Daha ziyade Suriye'nin orta kesimlerinde
yaşayan insanlar. Nitekim Türkiye de de yönetimi çoğu zaman sıkıntıya sokan
bunlar. Beklentileri oldukça yüksek. Valiye saldıracak kadar, klimayı
buzdolabını sorun edecek kadar talepkârlar.
Yine bu insanların
isteklerine uygun kamp seçimi yapılıyor. Kendi istekleri ile bir kamptan diğer
kampa gidip gelenler bile var.
Bir de pasaportları ile gelenler var. Bunlar ise Suriye’deki karışıklıktan dolayı göç edenler. Daha çok iş adamı hüviyetindeki bu kişiler ev tutuyorlar. Konuştuğumuzda hükümetin bombalama yapmadan önce bilgi verdiğini ancak ev ve iş yerlerinin zarar gördüğünü tedirgin bir hayat geçirdiklerini ifade ediyorlar.
Ülkemizde Arap ülkelerinden gelen yüzbinlerce insan var. Bunlar kimi kayıtlı kimi kayıtsız. Mevcut konjonktürde bu kadar yoğun nüfus ve denetimsiz nüfus ülkemiz ekonomisini de güvenliğini de etkileyecektir. Hele önümüzdeki kış günlerini hesaba katarsak konunun vehameti daha da artmaktadır.
Mültecilere harcanan mali
bütçe Türkiye’nin gücünü aşmıştır. Başka devletlerden destek de gelmemektedir.
Sair yollarla Arap ülkelerinden gelen insanların parası bittiği zaman bu
insanlar ne yapacaktır. Her iki grup için geçerli olan hazıra dağ bile dayanmaz
gerçeğidir.
Kilis’te yaptığım
incelemelerde ve yaptığım görüşmelerde Kilisliyi endişeli gördüm. Cephede olma
psikolojisi içerisinde ki insanlar tedirginlik yaşıyorlar. AKP hükümetinin politikalarıyla huzur adası
olan Kilis ve civarının geldiği nokta ortada. İnsanımız bir şokun sessizliğini
yaşıyorlar.Çözümü sorduğumuzda tek tek
parti başkanlarını masaya yatırıyorlar ve bu da olmaz bu da yapamaz diyorlar.
Hatta bir CHP’li, ben sapına kadar CHP’liyim, ancak bu kadar çetrefilli
sorunların içinden CHP de çıkamaz bu Kılıçtaroğlu’nun işi değil ifadesini
kullanıyorlar.
Günümüzde bir fiili durum
var. İnsanımız çözüm istiyor. Hem ekonomisinin rahatlamasını hem de terörün son
bulmasını istiyorlar. İşte tam bu noktada bir tek
Prof. Dr. Haydar Baş’ın sorunların üstesinden gelebileceğini ifade ediyorlar.
BTP Genel Başkanı Sayın Baş’ın ekonomi modelinden insanlar haberdarlar. Bu
modelin uygulaması olan ‘sosyal devlet milli devlet Projesi’ni duymuşlar. Sayın
Baş’ın kimliği, mücadeleci yapısı, milletin birliği ve devletin bekası
konusunda ki tavizsiz duruşu insanların takdirini topluyor.
Bugün seçim olsa ne olur
dediğimde AKP’nin ciddi anlamda oy kaybedeceğini ifade ediyorlar. Ancak aynı
kişiler seçim atmosferinde AKP’nin yeni bir toplum mühendisliği projesini devreye
koyacağını ifade ediyorlar. Herkesin ortak kanaati AKP seçim başarısının
temelinde hükümet olmanın nimetlerini kullanması ve halkın inanç başta olmak
üzere hassasiyetlerini istismar etmesi.
Peki, bile bile halk nasıl böyle bir yanlışa kurban oluyor diye sorguladığımda vatandaşın
sürü psikolojisi ile hareket ettiği görülüyor. Bu iş için kadrolar oluşturulmuş ve basın yayın yoluyla ve hükümet imkânlarıyla sürekli canlı olarak tutuluyor. Adeta bir grup baskısı oluşturuluyor.
AKP’nin son seçimlerde aldığı
oy ortalama %50. Yani iki kişiden birisi bu partiye oy vermiş. Gerçek bu, ancak
etrafınızdaki insanlarla konuştuğunuzda verdikleri oyu saklama ihtiyacı
duyuyorlar, niçin sürüden ayrılınca yaptıklarına kendileri de bir anlam
veremiyorlar da ondan.
O halde bu hipnozdan milletin kendini kurtarması gerekir.
Yerelde seçimlerin konuşulduğu bu günlerde kulağımıza küpe yapmamız gereken karar verirken söze değil de öze bakmaları.