Dünyada neler oluyor; bölgemizde; ülkemizde; şehrimizde; bizzat vücut ülkemizde neler oluyor? Bu soruları arttırmamız mümkün. Yaşadığımız zaman diliminde artık hadiseler, çok süratli gelişiyor. Takip edilmeyen, değerlendirmeye, yoruma tabi tutulmayan her gelişme göz göre göre sonumuzu dahi hazırlayabilmektedir.
Dünya, küreselleşme adı altında süper güçlerin eline terk edilmektedir. Global güçler hiçbir hak ve hukuk tanımaksızın kendi menfaatleri neyi gerektiriyorsa hiç çekinmeden onu yapmaktadırlar.
Bölgemiz “Büyük Ortadoğu Projesi” kapsama sahası olarak ilan edilmiştir. Irak’ta işgal, zulüm devam ederken coğrafyamızdaki diğer ülkeler de tehdit altındadır
Ülkemizin dış politikası ABD’ye teslim edilmiş durumdadır. Artık dış politikadaki anlayış, milli menfaatlerimizden ziyade süper güçlerin çıkarlarına endekslenmiş durumdadır. İç politikada “uyum yasaları” adı altında geçerli olan, Avrupa Birliği müktesebatıdır. Yani ülkemiz işgal altındadır.
Şehirlerimizde topraklarımız yabancılara satılarak, vatanımız peşkeş çekilmektedir. Taş parçaları delil gösterilerek ülkemize başka sahipler aranmaktadır. Camiler yıkılmakta, kilise evleri bütün şehirleri teslim almaktadır.
Dinler arası diyalog çalışmalarıyla insanımızın kimyası bozulmakta, dininden uzaklaştırılan, Hıristiyanlaştırılan insanımıza sen Türk değilsin başka milletlere mensupsun denilerek bölünmenin ve parçalanmanın alt yapısı hazırlanmaktadır. Özet olarak insanlık bir karışıklık ve kaosun içine düşmüş durumdadır. Bu platformda varlığımızı koruyabilmek için değerlerimize, milletimize ve devletimize azami ölçüde sahip çıkma zarureti vardır. Üstelik her geçen gün çember daralmaktadır. Gelişen hadiseler ibretle izlendiği zaman nereye doğru sürüklendiğimiz de ayan beyan görülmektedir.
O halde, yapılması gereken hiçbir hadise karşısında kayıtsız kalmayıp meselenin takipçisi olmaktır. Unutmamak gerekir ki milli hedefleri olmayan hiçbir devletin ve milletin ayakta durması mümkün değildir.
Not: Bu makale Yeni Mesaj gazetesinde de yayınlanmıştır.