Terörün şiddeti her geçen gün sürat arttırarak devam ediyor. Terör sebep mi sonuç mu? Terör bir tepki mi yoksa bir sonuca gitmek için kullanılan bir argüman mı? Ülkemizdeki terör bir sonuç değildir belli bir sonuca ulaşmak için kullanılan bir vasıtadır.
Ortadoğu?da yaşanan terörün iddia edilen gerekçelerine bir bakalım; insan hakları, özgürlük, demokrasi. Fakat yaşanan hadiseler bu süslü kavramların gözyaşı, barut ve kandan ibaret olduğunu bizzat gösterdi. Ama güdümlü basın yayın hala istismarına devam ediyor. Yaşananları örtbas etmek için sanal bir dünyadan haber vermeye devam ediyorlar.
Ülkemizde yaşanan terör, resmin küçük bir karesidir. Fotoğrafın tamamına bakalım. Büyük kare bölgemizde yaşanan yangındır. Güya, ?Arap Baharı? denilen bölge çapındaki iç savaş Arap devletlerinin savaşı değildir; bu savaş bizzat İslam ülkeleri üzerinde oynanan bir oyundur. Ülkemizin de içinde bulunduğu, İslam ülkelerinin sınırlarının yeniden belirlendiği, yönetimlerin ve yöneticilerin değiştirildiği bir dış güdümlü operasyondur. Ne acıdır ki, ülkemizi yöneten siyasiler, bizzat Ortadoğu'daki Amerikan operasyonlarının baş aktörlüğüne soyunmuş durumdalar. ?Annene bak gör halini? misali, Irak'a bakarak, Mısır?a, Libya'ya, Tunus'a, Suriye'ye bakarak bizim için planlanan sonumuzu görebiliriz.
Devletimizle kıran kırana; başa baş bir mücadele veren terör örgütünün kendi başına hareket ettiğini düşünmek safdillik olur. Örgütün kullandığı silah, finans, eğitim, istihbaratın bir kaynağı olmalıdır. Bunun arkasında bir devlet değil birçok devlet vardır. Bu devletler gizli saklı değildir. Açık istihbaratla dahi bilinen, bu global güçler ülkemizin istihbarat teşkilatları tarafından dönem dönem basına aksettirildiği gibi bunların başlıcaları ABD, İsrail ve Avrupa devletleridir. Şimdi siz kalkacaksınız terörü bitirme adına bu devletlerle stratejik ortaklık kuracaksınız; bu devletlere yaslanarak terörü bitirecek bir siyaset uygulayacaksınız bu olsa olsa bir tiyatro olur. Alınan rol ile, halkın hedeflenen akıbeti hazmetmesi temin edilir. Nitekim bugün milletimiz teröre karşı yorgun düşmüştür. Son dönemdeki hükümetlerin, bölünmenin hukuki alt yapısını hazırlamış olmaları da ayrıca dikkate değer bir husustur.
Peki, yaşanan bu kadar vahim bir tabloda hiç mi halkımızın suçu yok! Bir tarafta terörü çözeceğim diye yangına körükle giden bir siyasiler var. Bu siyasiler yangına benzinle gidiyorlar, ülkemize füze kalkanı kurdurarak bizzat işgalcinin yanında yer alıyorlar. Diğer tarafta bölgenin ekonomik, sosyal, kültürel sorunlarına çözüm getirecek proje ve kadro sahibi siyasiler var. Acaba milletimiz hangi tarafı tercih etmektedir. Maalesef halkımız aldatılmaya hazır bir ruh hali içerisinde bulunmaktadır. Her defasında kendi aleyhine olacak kararların arkasında durmaktadır.
Bu vatan bizzat hepimizindir, vatandaşlarımızındır. Atalarımızdan yadigârdır, bu nesle emanettir ve gelecek nesillerin bu hassasiyet içerisinde yetiştirilmesi gerekir. Aksi halde miras yediler gibi sahip olduğumuz maddi ve manevi ortak değerlerimize sahip çıkamazsak bunun hesabını da vermemiz mümkün değildir. İşte millet olarak bu muhasebeyi yapmalıyız.
Aldığımız her şehit haberinde millet olarak kendi vicdanımızı sorgulamamız gerekmiyor mu?
Opr. Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi