Almanyada yapılan Milli Ekonomi Modeli kongresinin yankıları devam ediyor. Her üç kongreye katılmış olmak benim için gerçekten gurur verici. Genel çizgileri ile değerlendirecek olursak 1. Uluslararası Milli Ekonomi Modeli_ İstanbul kongresinde, model bir manifesto olarak dünya kamuoyunun gündemine geldi. İkincisi Bakûde Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi tarafından düzenlendi. Asya devletlerin ağırlıkta olduğu bu kongrede Prof. Dr. Haydar Baş Bey, Nobel ödülüne aday olarak gösterildi. MEM kongresinin üçüncüsü ise Almanyada yapıldı. Bu kongreye damgasını vuran nükte ise, Avrupanın 25 devletinden bilim adamları ülkeleri adına kazanım elde etmek için, sorunlarına çözüm bulabilmek için kongreye katılmışlardı. Neticede de öyle oldu. Her birisi kendi ülkelerinde yaşanan sorunlardan bahisle MEM in kendileri için de bir umut ışığı olduğunun altını çizdiler.
Bazı tespitlerin altını çizelim.
Batı; ekonomik, sosyal ve ahlaki bir çöküntünün içine düşmüş vaziyette. Her geçen gün etrafındaki çember daralıyor. Arayışının zirveye çıktığı bu dönemde Milli Ekonomi Modeli ve modelin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş beyi tanıma fırsatını buldular. Almanya Bonn Üniversitesinden Prof. Dr. Ahad Rahmanzadenin ifadesiyle, batı artık yönünü doğuya doğru çevirmeye başlamıştır. Kongreye katılan bilim adamlarının sıkça temas ettiği konulardan bir tanesi de, tezin kaynaklara getirdiği yeni anlayış oldu. Kapitalizme göre, kaynaklar sınırlı ihtiyaçlar ise sınırsızdır. MEM e göre ise bu temelden yanlış bir yaklaşımdır; doğru olan sınırsız olan ihtiyaçlar değil, kaynaklardır. Bir tek bu tanımlama bile, dünyaya barış ve huzur getirmektedir. Liberal sistemlere göre kaynakların sınırlı kabul edilmelerinden dolayı, gücü eline geçirenler kaynakları da ellerine geçirebilmek için her türlü zulmü uygulamaktan geri durmamışlardır. Anarşinin ve terörün temel sebeplerinden bir tanesi de sınırlı kabul edilen bu kaynakların sınırsız kabul edilen ihtiyaç sahipleri tarafından paylaşımından başka bir şey değildir. Bu bir panik psikolojisidir; yarın adına yaşama tutunabilme, varlığını sürdürebilme güdüsüdür. Bu yaklaşım var olduğu müddetçe anarşinin, terörün ve kaynak paylaşım savaşlarının bitmesi mümkün değildir. MEM ise daha ekonominin tanımını yaparken, dünyaya bir rahatlık ve genişlik getirmektedir. Yani MEM in uygulanmaya başlanacağı gün güneş farklı doğacaktır.
AB devletlerinin katılımı ile yapılan bu kongrede elbette ABnin geleceği de konuşuldu. Hollanda Amsterdam Üniversitesinden Prof. Dr. Cornelia Versteegh, Sayın Başın ABye 15 yıl kadar ömür biçtiğini öğrenince şaşırdım diyor. MEM kitabını okuduktan sonra bu düşüncenin siyasi ve ekonomik gerekçelerini gördüm ve Sayın Başa hak verdim diyor. ABnin bir ilmi heyet kurarak MEM i incelemesi ABnin geleceği için bir ölüm kalım meselesidir diyor.
İşte tam bu aşamada Türk siyasetini değerlendirmek gerekir. Genel çizgileriyle Türk siyasetini iki sınıfta kategorize etmek mümkündür. Birincisi AB çizgisindeki mandacı partiler diğeri ise, Bağımsız Türkiye Partisidir. İrili ufaklı mandacı partiler, Türk siyasetinin yönünü var gücüyle Avrupaya doğru çevirmeye çalışırken, Avrupa ise, bir kaosun içine doğru süratle sürükleniyor. Avrupa çözüm ümidini MEM e bağlıyor. Prof. Dr. Haydar Baş beyin şahsında yönünü doğuya çeviriyor.
Bütün bu gelişmeler ışığında ülkemiz siyasetinin, ülkemiz medyasının, ülkemiz akademik çevresinin kendi kendini gözden geçirmesi gerekmektedir. Ya kendilerine bir çeki düzen vermeleri gerekir veya halkımızın sağduyusu karşısında garip bir görüntüye bürüneceklerdir. Çözüm arayan insanımız ve insanlık Prof. Dr. Haydar Baş Bey ve ona ait olan MEM le süratle buluşmaktadır.