Hiçbir Kilisli yoktur ki Akpınarla ilgili anıları olmasın. Çocukluğunu süsleyen bu mesire yeri ile ilgili anılar aidiyet duygusunu pekiştirmesin. Resul Osman Dağı ile Acar Dağının eteklerinin düzlüğe dönüştüğü bir alanda yeryüzüne çıkan bu doğa harikası 5-6 pınar, Gaziantep yoluna kadar onlarca bahçeye hayat verir. Yeşil bir ırmak gibi İçeribahçe vadisini cennete çevirir. Kilisin meyve ve sebze ihtiyacını cömertçe Kilislilerin hizmetine sunardı. Yaşlılar hatırlayacaktır. Yünler bu pınarlarda yıkanır ve çimlere serilerek kurutulurdu. Kilimler, halılar vs. eşyaların yıkanıp temizlendiği bu pınarlar, aynı zamanda bir mesire yeri olarak, bütün olanakları Kilis halkının gereksinimine sunmuş olurdu. Kilis geçimini tarımdan sağlayan bir sınır ilimizdir. Ticaret ve sanayi gelişmemiştir. Ekonomide belirleyici olan tarım, maalesef suyun kısıtlı olması nedeniyle kuru tarımla yetinmek sonucunu doğurmuştur. İçeribahçe suyu sağladığı olanaklar nedeniyle senede iki, bazen üç ürünün kaldırıldığı bereketli bir vadidir. Bahçelerden itibaren başlayan pınarlar, Gaziantep yoluna kadar onlarca bahçeye bereket getirir ve onlarca bahçeci ailesinin geçimine olanak sağlayan bir zenginliği sergiler.
Akpınar Kilislilerde bu kadar yer tutmuşken, kıymetini bildik mi sorusunu soralım. Kilis belediyesi on yıl kadar önce buraya el attı. Hemşerilerinin daha iyi yararlanması için bir takım iyileştirme çabalarını başlattı. Akpınarın güneyindeki ilk bağı kamulaştırıp buraya tuvaletler yaptı. İnsanların oturup yemek yemeleri için sabit masalar ve oturacak banklar yerleştirdi. Ufak tefek ihtiyaçları karşılayacak büfe hizmetlerini devreye soktu. Tüm bu yapılanlar elbette iyi ve güzeldi. Ancak bilgi ve detaylı bir çalışma olmadan iyi niyetin yeterli olamayacağını gerekçeleri ile ortaya koymaya çalışacağım.
1) Akpınar bir mesire yeridir. Doğal güzellikler olduğu gibi korunmalıdır. Aksi halde mesire yerinin özelliği ortadan kalkar, cevheri bozulur. Belediye doğa harikası pınarları betonların içine hapsetti. Pınar mı yoksa çeşme mi olduğu belirsiz hale getirildi. Mesire yerinin doğal görüntüsü bozularak maalesef bir park görüntüsüne çevrildi.
2) Akpınara mesire özelliği kazandıran pınarların hemen
3) Akpınar, Belediye ve mücavir alan sınırları dışında kaldığı için Belediyenin böyle bir tasarruf yetkisi bulunmamaktadır. Nitekim kamulaştırma kararının iptali için açılan davalarda mahkeme kararı ile bu husus belirginleşmiş bulunuyor.
4) Kilis belediyesi Akpınarın hemen batısındaki bitişik sebze ve meyve bahçesinin bir kısmını da kamulaştırarak park mı mesire yerimi olduğu belirsiz alana katmak istemiştir. Açılan dava sonucu 1/25.000 çevre düzeni planın da dava konusu kamulaştırılan alanın tarımsal niteliği korunacak özel ürün alanı olduğu gerekçesi ile kamulaştırma kararı iptal edilmiştir. Dava sonucu beklenmeden bu alanda yapılan beton gezinti yerleri, elektrik direkleri, konulan oturma sıraları, masalar nedeniyle yapılan harcamalar boşa gitmiştir.
5) İçeribahçe denilen vadinin 1/25.000 çevre düzeni planında Tarımsal niteliği korunacak özel mahsul alanı olduğu anlaşıldığına göre sulu tarım için gerekli pınar sularının sondaj suları açılarak Kilise su sağlamak için kullanılması mümkün değildir. Pınar suları sondaj kuyuları yolu ile azaldığından, Büyükpınarın suyu ise tamamıyla kuruduğundan bu pınarların suladığı sebze ve meyve bahçeleri can çekişir hale gelmiştir.
6) Sondaj kuyuları ile Akpınar arasında
7) Bu yanlış uygulamanın zararları sadece ekolojik dengelerin bozulması ile sınırlı görülemez. Asırlardan beri Akpınar bölgesindeki pınarların hangi bahçeleri sulayacağı, büyüklüklerine göre haftada kaç saat bu sudan yararlanacakları bir kültür mirası olarak bugüne ulaşmıştır. Bahçe sahibi ile bahçeyi işleyenler arasındaki ilişkiler, üründen elde edilen nemaların paylaşımını, bir ihtilaf halinde bu anlaşmazlığın çözümü, Ahilik geleneğinin sürdüğü yazılı olmayan ancak uyulması zorunlu bir otorite tarafından yerine getirilmektedir. Günümüzde moda olan deyimiyle sivil toplum örgütlenmesi asırlarca öncesinden Bahçeciler Şehri denilen ve bahçeciler tarafından seçilen 3 kişilik bir heyet marifeti ile yürütülmektedir. Bugüne kadar bu otoritenin vermiş olduğu kararlara uyulmuştur ve mahkemeye intikal eden bir anlaşmazlık olmamıştır. Suyuna el atılan İçeribahçe ile birlikte bu kültür de yok olacaktır. Asırlardan beri suyun nasıl kullanılacağı hususundaki müktesep hak ihlali de olayın bir başka boyutudur.
Pınarlar betonlar kırılarak eski haline getirilmeli ve sondaj kuyuları kapatılarak pınarların canlanması dolayısıyla İçeribahçe sulu tarım alanlarının yeniden kazanılması yoluna gidilmelidir.
Kilisliler ve mevzuata göre ilgili kamu kurumları Akpınara ve onun suladığı İçeribahçe vadisine sahip çıkmalıdır. Aksi halde kilometrelerce uzanan sulu tarım arazileri yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Oktay Sedef
E.Yargıç/Albay
Kaynak: Zeytindalı Dergisi