Bazen yaşam; insana bir yük gibi gelir.
İç sesi ile Tanrı'ya bile ahkâm kesmeye başlar. "Şu şöyle olsaydı, bu böyle olsaydı daha iyi olmaz mıydı?" diye… Bazen de düştüğü güç bir durumda Tanrı'yı o kadar çok anar ki, bu adam düne kadar böyle demiyordu diye kızarsınız…
Kızmayın, kızmayın…
Onların sınavı da böyledir işte. Yaşamı bir şükür köprüsü
haline getirenleri de, köprüden geçerken nereye bastığını fark etmeyenleri
kınamak veya yargılamak bizim işimiz değil. İbret almak ve ibretlik olmamak konusunda
kendimize dikkat etmeliyiz.
Yaşam; bir görevler dizgesidir. Dünyaya gelmiş olan her canlı bir görevin parçasıdır. Pek farkına varmasak da, en önemli görevimiz yaşamak değil, yaşatmaktır…
Çok eski zamanlardan bu yana insanın neden yaratıldığı filozoflara dert olmuş, bu sorunun cevabını aramışlardır. Sonuçta vardıkları tek örnekleme insanın kendisi için değil, başkaları için yaşama gönderildiği 'sav'ı olmuştur.
Bu görev; öncelikle yakın aile çevresinden başlayarak, göle atılmış bir taş gibi, halkaların genişlemesi ile bütün insanlığa aittir. Günümüzde pek çok insan kendi yaşam çevresi dışındakileri nasıl etkilediğinin farkında değildir.
Çünkü bazılarımız zamanın ötesinde, bazılarımızda zamanın gerisinde yaşarız.
* * *
Dünyada bütün insanların ayni şeye inanması, aynı tarzda yaşaması mümkün değildir. Tıpkı konuştuğumuz diller gibi farklı anlayışlar, inanışlar ve yaşam tarzları var. Ancak her toplumun müşterek kaderi dünyanın geleceğini şekillendirirken onu koruması ve yaşanabilir bir yer olması için fikir birliği etmesidir.
Devletler, kanunlar, kurallar, yönetmelikler, bunları uygulamakla ve düzeni sağlamakla yükümlü görevliler, uluslararası antlaşmalar sadece dünyanın daha iyi bir yer olması için vardır. Akıllı devlet adamları bunların bilincindedir ve sadece kendi ikballerini değil, ülkesinin ve dünyanın geleceğini de düşünürler.
Toplumda; seçilmiş veya seçilmemiş olsun bazı önderler yaşadıkları zamanın ötesini görebildikleri, gelecekte olacakları tahmin edebildikleri için önemli izler bırakmışlardır. Örneğin Mustafa Kemal Atatürk çağın ötesini görebilen, ülkesi için bir yaşam biçimi kurgulayan, uygulama fırsatı yaratan, etrafındakileri inandırıp eğitebilen bir lider olmuştur. Bundaki başarısını çok okumasına ve düşünmesine borçludur. O kadar ki, savaş alanlarında bile okumaya, milletin nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu görerek geleceği şekillendirmeye, başarı için ne yapması gerektiğine karar verirken üstüne aldığı sorumluluğu düşünmesine borçludur.
Bu tür görevler, sıradan insanların yapabileceği işler ve yüklenebileceği sorumluluklar değildir. "Azim, Güven Duygusu, Öngörü, Cesaret, Sabır, Kararlılık, Liderlik, Sorumluluk" gibi niteliklere sahip olmayı gerektirir.
* * *
Bugün günümüzde en büyük savaş; ekonomi ve üretim alanlarında verilmekte, sağlık ve çevre konuları ön plana çıkmaktadır.
Maalesef geniş halk kitleleri bazı kriterleri değerlendirme şansına sahip olmadıkları için; günümüzün başarılı iş insanlarını anadan doğma zengin sanmakta, dış sermayenin piyonları, yabancı ülkelerin ajanları olarak değerlendirmektedir. Oysa bu insanlar, nitelikleri nedeni ile başarılı olmuş; zamanın ötesinde hayal güçleri olan, müesseselerini geliştirme vizyonuna sahip kimselerden başkası değillerdir.
Çağımızın en büyük silahı Atom bombası falan değildir. Aksine, akıl ve bilimdir. Bu büyük silah kirletilmiş bilgiyi hızlı bir biçimde yayanlara karşı kullanılmalıdır. Sosyal medya ve iletişim teknolojileri "Gerçek ayakkabılarını giyene kadar, yalan dünyayı dolaşır" cümlesindeki örnekleme kadar etkilidir. Eğer bize sunulan bilgileri arıtmadan kullanır isek; zarar görmemiz kaçınılmazdır. Bu durum sadece ülkemize has değildir. Aksine her yerde aynı sorunla mücadele edilmektedir.
Kirli bilgiden korunmanın tek çaresi; bir bilgiyi araştırıp doğru sonuçları görmek, her şeye inanmamak, ön yargılardan arınmak ve çevremizdekilere peşin hükümle yaklaşmamaktadır.
Bu öylesine büyük bir derttir ki, yalan haberler sadece kişileri değil; toplumları, adalet sistemlerini, yönetim erkini de etkilemekte; bir yalan haberi doğrulama şansını bulamayan basın yayın araçlarını da zor durumda bırakmaktadır.
Eğer sizin de, yaşadığınız zamanın ötesinde beklenti ve istekleriniz varsa bunları gerçekleştirmek için atacağınız adımları iyi planlamalı öncesinde kirlenebilecek bilgilerinizi korumaya almalısınız.
Ayrıca bir insanın kendine olan inancı çok önemlidir. Aldığınız kararların doğruluğundan eminseniz önce siz kendinizi sınayın.
Sonra diğer insanları inandırmaya çalışın.
Çevrenize bakın. Çok güzel örnekler göreceksiniz…
Kalın sağlıcakla…