Bir sene geçiverdi.
Zor geçen bir yıl. Bir görüşe göre pandemiden, bir diğerine göre kalp krizinden kaybettiğimiz Haydar Hoca'yı toprağa vereli bir yıl oldu.
28 Ocak günü bir yazı yazmıştım. Elim varıp da gönderemedim. Haydar Hoca'nın dünyaya geldiği tarihti. 1947 yılında Trabzon'da doğmuş, siyasete 1977 yılında Milli Selamet Partisi'nde başlamıştı. 2001 Eylül'ünde Bağımsız Türkiye Partisi'ni kurmuş ve vefatına kadar Genel Başkan olarak görev yapmıştı.
En önemli dik duruşu 2017 Anayasa değişikliği oylamasında parti tabanını serbest bırakması ve 2018 seçimlerine katılmaması oldu.
Bunun nedeni 2018 yılında hakkında açılan davanın etkileri mi idi? Buna kesinlikle 'hayır' diyebilirim.
Davasından bir an için ödün vermediği bugün sona ermemiş bir Haydarizm gerçeği ile ortada.
Seçimlerde kemikleşmiş, kendilerine rant kapıları açmış muhalefet veya iktidar ile birlikte hareket etmenin halka ihanet etmek olduğunu, gerçekçi bir tavır ile davrandığını, iktidar olmanın değil, önce gerçekleri halka anlatmanın önemini biliyordu.
Doğru da yaptı.
Sağlığında 51 adet eserlik bir kitaplık oluşturdu. Ehl-i Beyt sevgisini eserlerinde öne çıkaran Haydar Hoca, insanoğlunun mana âlemine gerçekçi yaklaşımlar ile seslendi. Bu ağır konuları büyük bir sadelikle okurların anlayabileceği biçimde anlatmaya çalıştı.
Ben onu Milli Ekonomi Modeli ve Milli Devlet Sosyal Devlet, Hoşgeldin Atatürk kitapları ile tanıdım. Düzenlenen toplantılarına katılmaya çalıştım. Sözleri ve konuşma tarzı bir politikacıdan çok insanlara yardım etmeye çalışan bir halk insanının sözleri idi. Güçlü hitabeti ardından kitleleri sürüklüyordu.
Türkiye'deki hiçbir parti liderine benzememesi, söylemleri, haktan yana koyduğu tavrı ona iktidar yolunu açmadı ama dinleyip anlayan insanların gönlünde taht kurmasına sebep oldu. Şerri düzenden yana olmadığı için iktidara, dünyevi düzenden yana olmadığı için muhalefete yakın olamadı.
Dava arkadaşları da kendisi gibi oldukları için bir makamın veya mevkinin sahibi olan kişilerden oluşmadı.
Bugün Haydar Hoca'nın görüşlerine dünden daha fazla ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
Ülkenin fakirleşmesi bir yana milli olmaktan çıkarılması hiçbir bahane ile savsaklanacak bir durum değildir.
Ateşe uzakta dursanız onun parlaklığını ve yalımlarının etrafı nasıl aydınlattığını görürsünüz.
Haydar Hoca'nın düşünceleri okuyan herkesi yakmaya, özünü yeniden keşfetmeye devam edecektir.
Hele hele onun yolunda yürüyen oğlu sevgili Hüseyin ile partisini iktidara ortak olmaya taşıyacaktır.
Yeter ki sabır ve selamet ondan yana varlığını esirgemesin.
Zamanın onu da günümüz çıkarcıları gibi değiştirmeyeceğine inanılsın.
"Yerin Cennet, mekânın bilinen malum üzredir" elbet…
Tamer Tümerdirim