"Haydar Hoca, Cumhuriyet tarihinde O'nun hakkında kitap yazmış ilk siyasi parti lideridir…"
Merhaba…
Üzerinde yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen dünya dönmeye devam ediyor. Biz de yazmaya…
Düzenin geçici yolcuları olarak, sınırlı yaşam süremizde karşılaştığımız zorlukları başarmaya, olanı biteni anlamaya çabalıyoruz. Bazı insanlar sadece okur ve bilgi sahibi olur ama edindiklerini paylaşmak için yazmaz. Sessiz kalırlar.
Bunlar 'okur' sınıfıdır.
Hem okuyan hem de yazanlar vardır ki onlar 'akıl etmeyi' öğrenirler. Bu guruba okur-yazarlar deriz.
Bir de okuyup yazmakla yetinmeyen, toplum karşısında düşüncelerini söze dökenler vardır ki, bunlar, lider adaylarıdır.
* * *
Liderlik nerede ve hangi işte olursa olsun zor bir basamaktır. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmamayı gerektirir. Ne yazık ki günümüzde karalama ve gerçekleri saptırma becerisi; laf ve yalan şeytanlığı, suçlama, savunmasızlara tuzaklar kurma eylemleri yaygınlaşmış durumdadır…
İnsanın en önemli savunma silahı bilgisidir.
Bilgiyi aktarmanın yolu yazarak kayıt altına almaktır. Yazmak; medeniyete giden yolda vazgeçilmez bir kapıdır. Yazmak için ise, düşünmek gerekir. Düşünmeyi bilmeyenler ve hayal kuramayanlar başarılı olamazlar.
Okur-yazar olmayı; altın kaplı taşlarla döşeli ancak kaygan bir yolda yürümeye benzetirim. Yol kısadır ama çok dikkatli adımlar atmak gerekir. Eğer bütün bunların üstüne, bir guruba liderlik ediyorsanız işiniz daha da zorlaşır. "Gerçeği dillendirmek ve onu korumak" gibi önemli bir görevi üstlenmişsiniz demektir. On kere düşünüp, bir kere konuşmanız gerekir.
Yukarıda sıraladığım dizi içindeki liderlerden biri sevgili Haydar Hoca idi. Bir süre önce yaşama veda etmiş olsa da, yaptıkları ve yazdıkları ile yaşamaya; iç sesimizde ve okuduklarımızda ilham kaynağı olmaya devam etmektedir.
Ölmeden kısa bir süre önce (adeta mezuniyet tezi gibi) yazdığı son eseri olan "Hoşgeldin Atatürk" benim için farklı bir önem taşıyor.
Çünkü bu eser ile bir 'ilk'e imza atmış ve Cumhuriyet tarihindeki yerini almıştır.
Haydar Hoca hakkında yazı yazdığımda sadece Ehl-i Beyt dostu olarak değil, Atatürk devrimlerinin farkına varmış bir insan olarak anlatmıştım. Bana kızanlar ve yanlış değerlendirdiğimi savunanlar oldu.
Atatürk'ü paravan olarak kullandığını iddia edenlerin kafalarına düşen tuğla gibi kitabın ağırlığı altında umarım ezilmişlerdir.
* * *
Partili değilim, futbol takımı tutar gibi parti tutanlara da kızarım. Hangi görüşte olursa olsun doğru sözü, doğru düşünceyi desteklerim. Olayların arkasındaki gerçekleri araştırırım. Öğrendiklerimi de usulünce yansıtmaya çalışırım. Birilerinin adamı olmayı kendime hiç yakıştıramamışımdır.
O nedenle başım dik, gönlüm rahattır. Sözümü esirgemem, başım da dertten kurtulmaz.
Sizi bilmem ama ülkeyi idare edenlerin önce Atatürk'ü ve devrimlerini bilmesi, dış mihrakların bizi nasıl bölüp parçalamaya çalıştığını fark etmesi gerekmez mi? Yaşayıp öğrenecekleri şeyleri okuyup zaman kaybetmeden fark etseler, çözümleri öyle üretseler daha kolay olmaz mı?
Haydar Hoca kitabında bunu anlatmaya ve bize Atatürk yolunu göstermeye çalışmış. Bugüne kadar hiç bir parti liderinin böyle bir kitap yazmamış olduğunu fark ettiğimde kendisini kaybetmiştik. Oysa kendi hakkında bir kitap yazma olanağı var iken, Haydar Hoca'nın bu eseri kaleme alması, adını da "Hoşgeldin Atatürk" koyması çok anlamlıdır.
Bence gençlerimize bıraktığı en önemli mirastır ve değeri zamanla anlaşılacaktır.
* * *
Türkiye Cumhuriyeti; kuruluşundan bu yana en zor günlerini yaşıyor. Terör, doğal felaketler, Ege ve Akdeniz'deki gerginlikler, pandemi, politikacıların aymazlığı ve yasakların yarattığı ruhsal çöküntü tüm ülkeyi etkilemiş durumda. Tedbirler bir işe yaramıyor, çözüm önerileri de dikkate alınmıyor.
Proje üretemeyenler Haydar Hoca'nın Milli Ekonomi Modeli, Milli Devlet, Milli Para gibi doktrinlerine de kulaklarını tıkamayı veya yalan-yanlış söylevler ile kopya çekmeyi tercih ediyorlar.
Ne yazık, hep zaman kaybediyoruz.
Güne çok şey sığdırdığımızı zannediyoruz. Ama hayat öyle söylendiği gibi eve bile sığmıyor. Her şeyin güllük gülistanlık anlatıldığı televizyon programları, korku aşılayan polisiye diziler, yemek yarışmaları gerçekleri yansıtmıyor. İnsanlar yiyemeyecekleri yemeklerin hayali ile avunuyorlar. Oturamayacakları konutları, gidemeyecekleri tatil beldelerini, yaşayamayacakları hayatları izleyerek boş tabaklara çatal sallıyorlar.
Bunlar bizi biz yapan aile kavramını, milli birliğimizi, toplumsal değerlerimizi yok ediyor. Hızla, Kurtuluş Savaşı öncesi düştüğümüz hasta adam konumuna sürükleniyoruz.
Maalesef bizi kurtaracak ikinci bir Atatürk'ümüz de yok... Ama mirası var.
Söz ve fikirlerine son derece saygı duyulan Rusya Duması Sosyal İşler Komisyon Başkanı Prof. Dr. Vlademir Lisiçkin' in; "Atatürk'ün yolunu izleyen yegâne politikacı Prof. Dr. Haydar Baş'tır." şeklinde şaşırtıcı bir tespiti var. Bu sözleri niçin söylediğini iyi anlamalıyız.
Bugün Haydar Hoca'dan günümüze intikal eden paha biçilmez bir mirası, onun emanetlerini koruma ve anlama zamanıdır. Bunlar; sıradan politikacıların elinde eğilip bükülmemeli, yanlış yorumlanmasına izin verilmemelidir.
Milli Ekonomi Modeli ve Atatürk'ü - Ehl-i Beyt anlayışı ile anlatmak ise, bundan sonra Hüseynî duruşlu bir gencin görevidir.
Onu dinleyip, pejmürde siyasetin tozu-dumanı içinde, farklı duruşu ile her geçen gün kendimizi daha iyi hissetmeliyiz.
Tamer Tümerdirim