Osman Nuri, Rumi 1308 (Hicri 1892) yılında Halep Aryan Mahallesinde doğdu. Annesi Urfalı Sırmalı Ali Efendigil’den Hatice, babası ise Urfalı Azezoğlugil’den Alaylı Zabit, Redif Yüzbaşı Mehmet Rahmi Efendidir. Muhittin isimli bir erkek ağabeyi, Zahide, Zekiye ve Nezire olmak üzere üç kız kardeşi vardı.
Halep’ten sonra, babası Mehmet Rahmi görev yaptığı Redif Taburu intikal edince, bütün ailesini Bab (El-Bab) şehrine getirdi. Ancak babası emekli olup, 63 yaşında vefat edince Şam şehrine taşındılar.
Medreseyi Bab Camisinde Kuranı hatmederek tamamladı. Mahalle Mektebini (İlkokul) Şam’da okudu. Şam Askeri Rüştiyesini üç yılda bitirdi. Ortaokulda Hitabet derslerinde çok başarılıydı. Hendese derslerini ise hiç sevmedi.
Şam Askeri Rüştiyesi sonrası, Şam Mülkiye İdadisinden üç yılda mezun olup Lise Diplomasını alınca, Halep ve Mummuş (Menbiç) Adliyelerinde kâtip olarak epeyce çalıştı.
Birinci Dünya Savaşı başlayınca askere alındı, basit bir acemi eğitiminin ardından, 43ncü Fırka (Tümen) Karargâhında Çavuş oldu. Askerdeyken imtihan vererek, Şam Küçük Zabit Mektebine girdi. Mezun olunca Zabit Namzedi olarak Azez’e tayin oldu. Suriye Azez savunma cephesinde subay olarak Zabit Vekili rütbesine terfi etti.
Birinci Dünya Savaşı dönemine ait bulanık 1nci Fotoğraf, sağ başta ayakta duran Osman Nuri ve zabit vekili arkadaşlarını, yeşil renk kumaştan günlük üniformaları, başları kalpaklı, mermi dolu palaskaları, tabancaları sol tarafta ve her an sağ elle çekilebilecek vaziyette göstermektedir. Üniformanın çuha kumaştan açık renkli devrik yakaları askeri sınıflarını belirtmektedir. Yaka üzerinde bir tarafta rütbeleri ve kıdemleri Osmanlıca yazılmıştır. Üniforma yakasının diğer tarafında ise birlik numaraları ibaresi vardır. Subaylar, hâkî renkli astragan kalpaklarını tatil günlerinde harici kıyafetleri ile başlarına takarlardı.
Hatıralarına göre, Halep’te çok sıcak bir günde resmi elbiseli ve elinde şapkasıyla gezerken, Birinci Ferik (Orgeneral) Ahmed Cemal Paşa, üstü açık makam aracını yanında durdurmuş, “şapkasını takmasını ve bir zabitinin bu şekilde başlığı elinde başı açık gezmemesi” için ikaz etmiştir.
Suriye cephesinin kötü koşulları yüzünden tifoya yakalandı. Askeri Hastanede 40 gün tedavi görerek taburcu oldu ve üç ay hava değişimi alarak Halep’e annesinin ve anneannesinin yanına geldi.
Bu hava değişimi sırasında Rüştiye mezunu, Türkmen kızı Kilisli Gülfidan Hanım (1902-1979) ile Kilis’te evlendirildi. Ailesinin önceden karar verdiği bu evliliğinden altı erkek ve bir kız babası oldu. Bütün evlatlarını okuttu.
Fevkalade bir baba, eşini tutkuyla seven, yakışıklı Osman Nuri ve güler yüzlü güzel eşi Gülfidan Hanımı 2nci fotoğraf göstermektedir.
Suriye’nin İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmesi ve Arap ayaklanması başlayıncaya kadar, Halep’te kaldılar.
Burada isyancı çetelerin kılıçlarından, bütün aile olarak Arapça konuşarak kurtuldular ve Kuvayı Milliye teşkilatının yardımı ile Kilis’e yerleştiler.
Mütareke sonrası terhis belgesini aldı. Kilis’te bir süre ilkokul öğretmeni olarak çalıştı. Besni’de kadro bularak adliyedeki zabıt katipliği görevine başladı. Burada uzun yıllar çalıştı. Sonra Besni Adliyesi Başkatiplik görevinden istifa ederek Kilis’e geri döndü. Kilis Aşıt Mahallesi, Gaziantep, Kütahya, Ankara, İstanbul Sakızağacı ve Küçükyalı’da yaşadı.
Yaşadığı devirler çok farklıydı ama o ceketini, gömleğini ve üçgen bağladığı kravatını hiçbir zaman çıkartmadı. Her akşam ajansını Şam radyosundan dinledi. Arap dünyasını ve ülkemiz siyasi gündemini son derece yakından takip etti. Edebiyata çok meraklıydı. Şiirler yazdı. Evde Kuran okudu. Beş vakit namazını kıldı. Cuma namazlarına Camiye gitti. Cuma hutbesini yanlış okuyan veya Arapçayı doğru telaffuz edemeyen hatipleri güzelce uyardı. Bir defasında rüyasında minareden çok yüksek sesle bütün mahalleye ezan okudu. Hiç içki içmedi. Tütün tiryakisiydi. Sigarasını kâğıda şark tütünü sararak kendisi hazırladı. Cam şişeleri iple keserek bardak imalatı yaptı. Sessiz bir yaşlı oldu. Yaramazlık yapan küçük torunlarına Arapça bağırdı ve çok kızınca da onlara Arapça sövdü. Böylece torunları o yıllarda anlamını bilmeden epeyce Arapça küfür öğrenmiş oldu!
Küçükyalı’da her gün evden istasyona doğru yürümeyi çok severdi. Son yürüyüşünde bir motosikletli çarptı. Ayağı kangren oldu. İstanbul PTT hastanesinde 40 gün kadar hasta yattı, eceli geldi, hayat macerası son buldu, 28.8.1974 tarihinde rahmetli oldu ve Küçükyalı Asri Mezarlığına defnedildi.
Bu kısa hal tercümesi ile babam Osman Nuri Taşkın’ı hiç unutmadığımızı bir kez daha söylemek isterim.
Fedakâr babam, Osmanlının ışığı anlamına gelen latif ismi ile Osman Nuri’yi ve cefakâr sevgili annem Gülfidan’ı bir kez daha burada hürmetle anıyor ve onları çok özlüyoruz.
Nurlar içinde yatsınlar. Mekanları cennet olsun.
NEJAT TAŞKIN
____________________________
Kaynaklar: Genç Kilis Gazetesi Hatıraları (1956), Osman Nuri ses kayıtları (1974), Kent Gazetesi (2014).