Geçtiğimiz çarşamba günü Muharrem'in 10. günü İslam tarihinin en acı günü olan Kerbela olayının 1394. yıldönümüydü. Hz. Peygamber'in oğlum dediği İmam Hüseyin (a.s)'in katledildiği gün İslam tarihine aynı zamanda 'insanlığın kurtuluş günü' olarak da geçmiştir. 75 kişilik 'Onurlu Kervan'ın 30.000 kişilik Yezid ordusuna karşı duruşu küfrün iman ile savaşından başka bir şey değildir.
Şimdi Aşura gününde neler yaşandığını, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın Ehli Beyt Külliyatı'nın 'İMAM HÜSEYİN' isimli eserini kaynak alarak sizlere aktaralım...
Hz. Hüseyin (a.s) ve yanındakiler Aşura gününden bir gün önceki geceyi ibadetle geçirdiler. Bütün gece namaz kıldılar Kur'an okudular ve Allah'a dua ettiler. Bu manzaradan çok etkilenen otuz iki kişi Ömer b.Sa'd'ın ordusundan ayrılarak İmam Hüseyin (a.s)' ın saflarına katıldı. Ashabdan biri gelerek şöyle dedi: İbn-i Sa'd'ın askerlerinden bir grup atlı bizi gözetlemek için gelmişlerdir.
O sırada İmam Hüseyin (a.s) şu ayetleri okuyordu. “İnkâr edenler sanmasınlar ki, kendilerine mühlet vermemiz onlar için daha hayırlıdır. Onlara ancak günahlarını arttırmaları için fırsat veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır. Allah mü'minleri şu bulunduğunuz durumda bırakacak değildir, sonunda murdarı temizden ayıracaktır.”
Seher vakti olunca Hüseyin (a.s) biraz uyukladı. Ardından uyandı ve dedi ki: 'Köpeklerin saldırısına uğradığımı gördüm. Beni parçalamaya çalışıyorlardı. İçlerinden alacalı olan biri en şiddetli şekilde bana saldırıyordu. Bana öyle geliyor ki, beni öldürmeyi üstlenecek kişi, vücudunda alaca hastalığı olan biri olacaktır.'
Bu uyku sonrasında söyledikleri ile ilgili olarak farklı rivayetler de vardır: 'Bu uykudan sonra, Resulullah (s.a.v) 'i bir grup ashanı ile birlikte gördüm. Bana şöyle buyurdu: Sen bu ümmetin şehidisin, göklerin ve en yüksek semanın ehli, senin gelmeni birbirlerine müjdeliyorlar. İftarın bu gece bizim yanımızda olacaktır, acele et, gecikme. Bir melek kanını yeşil bir şişeye toplamak için gökten inmiştir. İşte gördüğün uyku budur, şehadet zamanı gelip çatmış, artık bu dünyadan göç etme zamanı iyice yaklaşmıştır; bunda bir şüphe de yoktur. '
Aşura sabahında namaz ve zikirle geçirilen gecenin sabahında, sabah namazının kılınmasının ardından, İmam Hüseyin (a.s) arkasındaki cemaate şöyle hitap etmiştir: Allah-u Teala, bugün benim ve sizin ölümünüze müsaade etmiştir, öyleyse direnin, düşmana karşı savaşın. Artık savaşın kaçınılmaz olduğu kesinlik kazanmıştı. Verilen mühlet sonra ermiş ve ordu saldırı pozisyonunu almıştı. Bu anda Rabbine yalvaran İmam Hüseyin (a.s) ellerini açtı ve şöyle yakardı:
‘Allahım! Her kederde benim güvencem Sensin. Her zorlukta benim ümidim Sensin. Karşıma çıkan her meselede benim güvencem ve donanımım Sensin. Kalbi zayıf düşüren, insanı çaresiz bırakan, dostların bırakıp kaçmasına ve düşmanların şamata yapmasına neden olan nice felaketleri, başkasından yüz çevirip Sana yönelerek, Sana sundum, Sana şikayet ettim. Sen de beni bu felaketlerden kurtardın, bana çıkış yolu gösterdin. Her nimetin velisi, her güzelliğin sahibi ve her arzunun mercii Sensin.’
Ölüme hazır olan ashabına da şöyle seslenmiştir: Ey Kerimzadeler ! Sabırlı olun, ölüm sizi sıkıntı ve mihnetten geçirip, geniş cennet ve daimi nimetlere ulaştıran köprüden başka bir şey değildir. Hanginiz zindandan saraya gitmeyi sevez? Halbuki ölüm düşmanlarımız için saraydan zindana ve azaba intikal etmeye benzer.
İMAM HÜSEYİN’İN ŞEHADETİ
Kaynaklarda, İmam Hüseyin (a.s) ‘a hücum edildiğinde kız kardeşi Zeyneb’ in Ömer b.Sa ’d’ a “Ey Ömer! Senin gözlerinin önünde Ebu Abdullah öldürülecek mi?” diye serzenişte bulunduğu ve Ömer’in ağlayarak yüzünü çevirdiğini yazmaktadır.
Susuzluk, Hz.Hüseyin (a.s)’ ın canına tak etmişti. Fırat ırmağının yanına gitmek istedi. Düşman askerleri önünden çekildiler ve suya kadar da vardı. Fırat ırmağından su içmek için yüzü koyun yattı. Şimr alçağı, ‘Bu su içerse yine hayat bulur. Su içmeye fırsat vermeyin, bırakmayın’ dedi.
Hz.Hüseyin avucu ile su içmek için biraz su aldı. Mel’unun biri Emirü’l Mü’minin Hz.Hüseyin’ e bir ok attı. Ok Hz.Hüseyin’in ağzına dokundu. Hz.Hüseyin o oku hemen eliyle çekti. Ağzındaki su döküldü. Yine döndü. Fakat mübarek ağzından kanlar akıyordu. Çadırının kapısına geldi, durdu. Ömer İbn-i Sa’d onu öldürmek için ilerledi. Hz.Hüseyin onun yüzüne baktı ve ‘Beni öldürmeye sen mi geldin?’ dedi. Ömer utandığından ötürü geri döndü, ilerleyemedi, duran adamlarına “Ne duruyorsunuz? Öldürmeye bakın. Çabuk olun, işi uzatmayın” dedi.Yaya olanlar Hz.Hüseyin’ e saldırdılar. Çılgınlar gibi evladı Resul’ e (s.a.v) kast ettiler. Hz.Hüseyin de onlara saldırdı. Onlardan çok mel’unu öldürdü. Ömer ile Şimr uzakta durmuşlar Hz.Hüseyin’in cengine bakıyorlardı. Birbirlerine: “Hiç bunun gibi er gördüğümüz yoktur. Gözünün önünde bunca ehlini katlettiler. Bunca günden beri susuzdur ve bunca yerinde yarası var yine de gör ki, bunca erlik olamaz” dediler. O vakitte Hz. Hüseyin’in göğsünde otuz dört kılıç yarası vardı ve otuz üç yerinde de ok yarası bulunuyordu. Şimr mel’unu kendi has adamlarından altı kişi ile Hz.Hüseyin’in üstüne saldırdılar. Zer’a adında bir mel’un bir kılıç darbesi ile Hz. Hüseyin (a.s)’ın mübarek kolunu yere düşürdü. Hz. Hüseyin tek kalan kolu ile ona hücum etti ama ona kılıç vurmaya mecali kalmamıştı. Çadırına girmek istedi. O mel’un da ardından yetişti. Süngüsünü Hüseyin (a.s) ‘ın mübarek vücuduna sapladı. Süngü göğsünden dışarı çıktı. Sonra Hz.Hüseyin yere düştü.O mel’un göğsünden kılıcını çektiği an, Hz. Hüseyin (a.s)’ın tertemiz ruhu Hak Teala Hazretlerine uçup vardı….
İmam Hüseyin (a.s) verdiği büyük mücadelenin arkasından Muharremin onuncu günü, Cuma günü öğleden sonra şehit edildi. Şehit edildiğinde elli yedi yaşında idi.
Allah Yezit ve Muaviye’ye lanet etsin. Bizi Ehl-i Beyt’in şefaatine mazhar eylesin.
Furkan Talay