En güzel anılarımın saklı olduğu Diyarbakır adını duyduğumda, 15 yaşında bir tren yolculuğum sonunda indiğim Diyarbakır istasyonunu hatırlar ve daha sonra DİCLE nehri kıyısında ki Sanat Lisesine yatılı olarak kaydımı yaptırdığım günleri hatırlarım.
Tam beş koca yılım geçti orada. Ve bu beş yıl içinde belki beş yüz defa Atatürk heykelinin bulunduğu sahaya gelerek orada Cumhuriyet Bayramlarını ve daha bir çok tarihi günlere atılan imzaların yıl dönümünü kutlayarak, Atatürk?ü anmanın heyecanını ve güzelliğini tüm Diyarbakır? lılar la birlikte yaşamış olmaktan duyduğum mutluluk hala hafızamda bir derin anı olarak saklıdır.
Dün akşam televizyon kanallarını izlerken, onun anıtına yapılan saldırıları izlediğimde. Atanın o hüzünlü bakışları altında ki derin yanık cehresini gördüğümde , içimden ; ATATÜRK SİZE NE YAPTI; demek geçti. Ve bir dargın bakış fırlatarak o yanık izleri altında Diyarbakır Atatürk köşkünde ki yıllar evvel gördüğüm, onun ziyaret anıları gözlerimin önüne geldi. Bir ülkenin kuruluş ve kurtuluşunda bu kadar büyük ve önemli bir görevi olan sevgili Atamızın heykeline yapılan bu saldırılar elbette onu bizim nazarımızda çok daha büyütür. Ama ne yazık ki eğer biz Atamızı koruyamıyor isek, bir heykelini olsun çirkin emellerden uzak tutamıyorsak, bu Atamız için bizim için çok büyük bir kayıptır. Bu kayıbı önlemenin tek çaresi, onu iyi anlamak ve iyi anlamak lazımdır.
Evet, yıllar evvel Türkçe hocam rahmetli koyu Diyarbakır? lı Reşit İskenderoğlu hatıralarıma konuk oldu. 10 Kasım?larda bizleri toplar ve bu Atatürk büstü önünde bize Atayı doyasıya ve sevgiye esas olan duygularla anlatırdı. Atatürk derdi, bir bozuk giden ve düşmanlara esir olmaya ramak kalmış, bir ülkenin kaderini çizsen bir büyük liderdir. Bu lideri bu nesillere ve gelecek nesillere iyi anlatmalıyız. Onu korumalıyız ve onu korurken de neden koruduğumuzu, niçin Atatürk demenin heyecanını yaşamamız gerektiğini anlatmamız lazımdır.
Demek ki, o yıllardan bu yıllara geldiğimizde onu iyi anlamamış ve anlatamamışız ki , onun masum ve sessiz duran heykellerini yakmak cesaretini göstermek kadar ileriye gitmişiz.
Halbuki Diyarbakır tarihi kişiliği altında bir çok edebiyat hayranı insanlar yetiştirmiş ve hatta bir çok filozoflar Diyarbakır efsanesinden himmet alarak bu günkü nesillerin bile kafasında yer etmiştir. İşte bir Ziya Gökalp dendiğinde, elbette bir güzel Diyarbakır? lı aklımıza gelir onu rahmet ve saygıyla hep anarız.
Beş yıl dile kolay , orada geçen bütün günlerim içinde ki sevgili arkadaşlarımı gözlerimin önüne getiriyorum da asla ve asla böylesi Ataya dil uzatan ve onun heykellerini yakmaya cesaret eden bir gençlik düşünemiyorum. Ne oldu bize de bu günlere geldik ve bu günlerin akışı içinde Atanın o mazlum ve mazlum olduğu kadarda heybetli heykelini yakma cüreti gösterdik. Bir sebebini bilen olsa da bizlere izah etse ve biz o sevgili atamızın heykeli bile olsa niçin yakıldığını bir bile bilsek.
Sebebi ne olursa olsun, Atatürk heykeli bile olsa yakılmaya yıkılmaya ve ona her hangi bir fiske bile vurulmaya layık bir lider değildir. O bu halkın temsilcisi ve bu halkın kurtuluşunun tek lideridir?
Onu için bu yazımda konu başlığı olarak her ne kadar Diyarbakır dedimse de içlerinde beş yıl yaşadığım onlarca arkadaşım olan Diyarbakır? lıları bu saldırıdan uzak tutmak isterim. Ve derim ki, beyinleri yıkanmış bazı insanlarımızın geldiği bu noktada belki biz Atayı iyi anlatmadığımız için onun yakılmasına kadar giden bir yol haritasını izleme altına almış bunuyoruz. Her şeye rağmen Diyarbakır Belediyesinin daha görkemli bir Atatürk heykelini ayni yere dikeceği bizleri sevindirdi, sevindirmesine de yakılan bir Atatürk heykelini de artık ne duymak ve ne de gündemde konuşmak istiyoruz
Çünkü Atatürk tarihe hem de dünya tarihine boyutları ne olursa olsun mal ol muş ve her an ulusumuzun gündeminde ve içinde yaşayan bir kutsal kahramandır.
Onu her vesileyle saygı ile ve rahmetle anmak ve her vesileyle alkışlamak ve selamlamak görevi bizim için en büyük bir görev anlayışıdır.
Nejat TAŞKIN