Uzun zamandır görmediğim ve hasretini çektiğim şehrimize ulaşmak için dakikaları saniyeleri sayarken sonunda ulaşmıştım. Kilisten ayrılan her insanın çektiği bir hasretti bu. İlk ziyaret ettiğim yerler şehrin manevi koruyucuları olarak gösterilen ve anlatılan Sahabe ve Evliya-ı İkramın türbeleri idi. Sonuçta her yerleşim merkezinde görülemeyecek kadar türbe ve manevi bir havaya sahip bir şehir, Kilis. Bu manevi hava burada yaşayan veya misafirliğe gelen her türlü insanın bizzat yaşadığı ve özlediği bir hava.
Daha sonraki günlerde ise hüsrana uğramaya başladım. Nedeni mi? Toprağı, suyu ve insanlarının büyük bir çoğunluğu değişmemişti ama asılan afişler, yapılan çalışmalardı beni üzen. Ayrılırken bıraktığım Kilisim şimdi ne hale gelmişti. Şehrin her caddesi her köşesi Avrupa Birliği sevdalılarının afişleri ile doluydu.
Daha önce milletimizin özünü oluşturan dini bayramlarda, mübarek gün ve gecelerde tek bir afiş asmayan iktidar partisinin milletvekilleri ve belediye başkanı konu AB olunca her caddeye bir afiş asmışlardı. ABnin içeriğini, ne yapmak istediğini, ülkemiz üzerindeki oyunlarını göz ardı ederek tam bir teslimiyetçi ruhla hareket ettikleri fazlasıyla belliydi.
Kilisteki insanlarla konuşmalarımızda hemen hemen hiçbir insan ne Avrupa Birliğinin ne anlama geldiğini biliyor ne de milletvekilleri ve belediye başkanı kadar destekleyip savunuyor. Milletin Vekili olarak seçilen insanların milletin düşüncelerini yansıtmak yerine tam sorgusuz sualsiz AB sevdasını savunmalarını düşündürücü bir olay. Bu halk tarafından, hemşehrileri tarafından seçilen belediye başkanın kendi halkının düşüncelerini bir kenara koyarak AB sevdalısı olması ise çok şaşırtıcı.
Onlara tavsiyem savundukları şeyi iyi araştırıp ondan sonra afişlerini asmaları ve ABne girmek için gösterdikleri çabayı Devletimizi yüceltmek, Milletimizi refaha kavuşturmak için harcasalar çok daha iyi bir durumda olabilirdik şu anda.