Güzeller güzeli, belde-i gülizar olan Kilisimizin birbirinden çok farklı güzellikleri vardır. Bu güzellikleri, Kilisli olarak hemen hepimiz biliriz. Fakat özel anlamda adlandıramayız. İşte biz bu yazımızda, bu güzelliklerden biri olan mizah konusunu ele almaya çalışacağız.
Kiliste mizah kültürü, genç-yaşlı tüm toplum fertleri arasında oldukça yaygındır. İnsanımız konuşurken, çoğu zaman bunun farkına bile varamaz. Nitekim Kiliste mizah kültürünün temelini nüktedanlık oluşturmaktadır. Bunun da temeli, dayanağı Selçuklular döneminde Kilisin bir mantık ilmi merkezi olması gösterilebilir. Kesin olmamakla birlikte, Anadolu Selçuklular devrinde, Kiliste tam on dört tane doktora seviyesinde mantık ilmi üzerine eğitim yapan medresenin varlığından söz edilmektedir. Ne yazık ki bugün bu medreselerin ne yerleri bellidir, ne de bu medreselerde yetişen üstatların kim oldukları bilinmektedir. Ama bu konu üzerine detaylı bir çalışma yapılırsa, kesin bilgilere ulaşılabileceği kanaatindeyiz. Biz bu yazımızda sizlerle en yakın tarihli iki nüktedanı ele alacağız.
Hacmeroğlu: Hacmeroğlu, Kiliste kendi döneminde sözü geçen, varlıklı bir o kadar da kıvrak zekâlı bir nüktedan zattır. Bizi ilgilendiren bu yazı itibariyle, Onun serveti ve nüfusundan ziyade, nüktedanlığı üzerinde duracağız. Bu özeliğini bize şu fıkravari olayı açıklayacaktır:
Bir gün, Hacmeroğlu ve yanındakiler hamama giderler. Ne var ki hamamcı, Onu tanımaz. Sıradan müşterilerine yaptığı muameleyi yapar. Keten peştamallar, pamuklu havlular verir, normal odalar tahsis eder. Hamamdan çıkışta Hacmeroğlu, kendisi ve adamları için ücret olarak bir kese altın verir. Hamamcı bu işten pek memnun kalır ve etrafındakilere bu adam kimdir diye sorar. Herkes, sen onu nasıl tanımazsın, o ağadır, o paşadır, o Hacmeroğludur, derler. Bir zaman sonra Hacmeroğlu, adamları ile birlikte tekrar hamama gelir. Hamamcı daha onları kapıdayken karşılar. İpekli peştamallar, havlular verir. Tertemiz mis kokulu odalar tahsis eder. Çıkışta hamamcının gözlerinden altın sikkelerin hayali geçmektedir. Ne var ki bu hayal, Hacmeroğlunun normal ücret ne ise onu ödemesi ile suya düşer. Bir anda hamamcının bütün dünyası başına yıkılır. Durumu anlayan ve daha önceden hazırlıklı olan Hacmeroğlu, bu ücreti ilk geldiğime, o altınları ise bu gelişime say gitsin der.
Hacmeroğlu ile ilgili anlatılan daha birçok bu tür nükte içeren olay mevcuttur. Şimdilik bu kadarını kâfi görüyoruz.
Bir diğer nüktedanımız ise bugünkü hala hazırda olan Akcurun Camisinde bir zamanlar imamlık görevini icra eden Kemal Hoca namı diğer Deli İmam dır.
Deli İmam: Kemal Hoca, her gün sabah namazını vaktinden bir saat önce okurmuş ki, erken kalkıp bağına bahçesine çalışmaya giden ahali vakitten faydalanıp namazını camide cemaatle kılsın. Namazdan sonra Kemal Hoca, bir de cemaate kısa bir sohbet edermiş. Peki, Kemal Hoca neden Deli İmam lakabını almış. Bir Cuma günü hoca cami avlusunda dolaşırken, bir gurubun sohbetine kulak misafiri olur. Aynen şunlar konuşulur:
- Yav Hasan Ağa, bu hoca çok ileri gidiyor. Her şeye haram diyor. Ne yani, bir insana dar gününde yardım etmenin sonra bu yardımın karşılığında az bir miktar ücret almanın nesi haram, diyen biri faizi meşrulaştırmaya çalışır. Bir diğeri,
- Valla doğru söyledin. Ali ağam haklı. Eşin dostun düğünü oluyor. Ayda yılda bir iki kadeh içmenin nesi haram, der. Bir diğeri de,
- Siz bu hocaya bakmayın. Allaha şükür bizim kalbimiz temiz. Allah bizi affeder, der.
Konuşmalar bu şekilde devam eder gider. Kemal Hoca, hutbeye çıkar. Normal konusunu işler. Sonra o gruba dönerek, İçkiye, faize, dedikoduya haram diyen ben değilim, Allahtır. Siz faizi yersiniz, içkiyi içersiniz, dedikodu yaparsınız sonra bizim kalbimiz temiz, Allah bizi affeder, cennetliğiz dersiniz, der. Ama kendini kaybeder eline koluna hâkim olamaz Aha size cennet diye hareketler sergiler. O günden sonra Kemal Hoca, Deli İmam olur. Allah ruhunu şad etsin.
Gönül ister ki, Belde-i Gülizar olan Kilisimizde yeniden Kemal Hoca, gibi fedakâr ve aydın insanlar yetişsin, halkı iyiliğe, doğruluğa çağırsın. Saygılarımızla
Ahmet BENLİOĞLU