Sözcü gazetesinde bir fotoğraf, polis copları altında bir kız öğrenci. Biber gazı sıkılarak yerlere yatırılmış ve ala bildiğine işkence yapılmak için bir değil ,bir kaç polis vurdukça vurmaya devam ediyor. İçim sızlıyor benim.
Çünkü torunum o benim. Büyütüp yetiştirdiğim, demokrasi ve Cumhuriyet uğruna büyütüp , Atatürk? ün ülkeyi emanet ettiği gençlerden biridir o. heyecanları iliklerine kadar işleyen Cumhuriyet ve Vatan sevgisiyle yola çıkan bu gençler Dolmabahçe?den yürürken Beşiktaş a Başbakana seslenmek istiyorlar. Ellerinde kalem, defter ve ceplerinde sevgiyi yüreklerinde Vatan sevgisi var. Ülkeyi ve Vatanı seviyorlar , sayın Başbakanlarına rektörlerinin bulunduğu bu salonda ki toplantıya sorunları ile ilgili ses vermek ve Başbakana seslenmek istiyorlar. Sorunları var. O sorunları güzel bir havada ve denizin serin ve ılımlı havası altında heyecanlarını dile getirmek istiyorlar.
Sorarım size, Ayşe Gülün sucu ne !...
Onlar Türkiye Cumhuriyetini ve ülkeyi, yarınlarda teslim edeceğimiz evlatlarımızdan birileridir. Bırakın yürüsünler . Bir büyüğümüz ne demişti: YOLLAR YÜRÜMEKLE AŞINMAZ
Bilakis demokrasi güçlenir ve vatandaş fikirlerini serbestçe beyan etmekle çok daha ses veren bir ortam doğmasına sebep olunur.
Umarım sayın Başbakanda ve ilgililerde bu hırcın biber gazlı ve coplu durduruşa mutlaka kızıyorlardır. Çünkü kendileri de bir devirde bu yerlere gelirken mutlaka ses vermişlerdir. Bu gençlerin sucu ne?
Onlar bizim torunlarımız. Onlar gibi Üniversite tahsili içinde olan dört torunu bulunan bir dedeyim ben. Bu dedenin göz yaşlarını sildirmek istiyorsanız eğer onlara coplarla değil, lütfen şeker ve çiçeklerle yaklaşın. Eğer o saygın polislerimiz bu güzel gençlerimize birer dal karanfillerle yaklaşmış olsalardı mutlaka görüntü daha güzel olur ve bu gençler onuncu yıl marşını söyleyerek oradan ayrılırlardı. Peki şimdi ne oldu. Bütün dünya ve televizyonlarında bizi izleyenler bizler için neler ve neler söylediler. Biz bunları asla hak etmedik.
O SÖZCÜ gazetesinde yayınlanan resme lütfen bir daha iyi bakınız ve onun dedesi , annesi , babası ,kardeşi ve bir yakını olarak onu izleyiniz sonrada karar veriniz. Lütfen böylesi görüntülerle geleceğimiz nokta hiçte uygun düşmeye bilir. Onlar bizim gençlerimiz. Polis bizim polisimiz, o halde neyi nedenleri niçin paylaşmakta güçlük çekiyoruz. Çünkü biber gazı yerine gül suları sıkarak , bu ülkeyi güller ülkesine çevirmek bizim elimizde olduğuna göre torunlarımızı lütfen üzmeyiniz.Onların bu sıralar sıkı imtihanları var, o imtihanlara bu güç moral bozukluğu içinde biraz zor hazırlanırlar.Siz onların hocaları sayılırsınız bırakınız Beşiktaş rıhtımında , Kabataş ve Dolmabahçe de hatta Kurtköy ve Sultanbeyli? de yürüsünler ,marşlar söyleyerek Vatan ve Cumhuriyet ve hatta Atatürk demenin güzelliğini yaşasınlar.
Ben bir dede olduğum için o resimde ki görüntüde ki yavru öğrenciyi torunum Ayşe Gül?e benzettim ve hemen kendi kendime sordum ve sizlere de bu sorulu mesajımı iletmeye çalıştım.
AYŞE GÜL?ÜN SUCU NE; diyebildim?
Eğer yanlış kelam etti isem, beni sayın büyüklerim aydınlatsın ve desinler ki; sen karışma bu kocaman yaşınla senin bilmediğin çok şeyler var ,bunun altında?
Ah çok şeyleri bir öğrene bilsem, o zaman 79 yaşına nasıl ve nelerle geldiğimi daha iyi anlayacak ve Atatürk Türkiye sinde bir gün mutlaka suların durulacağına inancım tamdır. Çünkü Atanın en büyük mirası olan; EY TÜRK GENÇLİĞİ SLOGANI ,bizim duygularımızın ve heyecanlarımızın parolasıdır. İşareti de VATAN ve Bayraktır. Bunların korunması ve yaşatılması , işte bu mümtaz gençliğin eseri olacaktır.
Nejat TAŞKIN