Hadi ortalık toz duman, hani bizi bize yabancılaştırmışlar, hani yangın yeri memleket biraz bekleyelim belki zaman derman olur, belki farkındalığımız artar; ancak yavuz hırsız ev sahibini hırsız etti. Hep senoryaların kurgulanıp oynandığı memlekette bizde figüran rollerimizle mutlu olduk. Tezi savunan, antitez ortaya koyan bu durumları güzel güzel sentezleyen senaristler bize birde başrol verince dünyanın fatihi olduğumuzu sandık.
Garibim Mısır halkı İhvanı Musliminden birini seçtiğini zannedince bir kısmı havalara uçtu, devrilince diğer bir kısmi. Demokrasiyi din yerine koydular bizi demokrasi ustasi. E kim kazanıyor. Mısır halkımı? Asla. “Cuntacılar” kaybetse de Lobiler kazanacak “Mursiciler” kaybetsede lobiler kazanacak. Kim kaybedecek? Mısır. Bizler Mısır gibi olmadan gelelim bize...Bizim ülkeye.
Öyle bir satranç tahtasına oturttular ki bu milleti, satrancı oynayanlar dahi oyunun piyonu olmuş durumda. Şah da vezir de kendileri... Rakip de galip de kendileri. Millet kimi savunacağını, kimin yanlışını söyleyeceğini dahi şaşırmış durumda. Bir tarafın doğrusunu söylerken ötekileşmekten korkuyor ve ister istemez taraf oluyor. Diğerinin yanlışını söylerken öteki taraf… E ikisi de aynıydı bunların. Diyalogun, Medeniyetler ittifakının, BOP’un dini ve siyasi kanatları. Bizler de onların yeni taraftarları.
Sağ-sol ayrımı tūm sosyolog dizi senaristlerinin hatırlatmalarına rağmen bu oyun tutmuyor artık. Alevi- sunni hepsi ehli beyt. Atatürk’ün dindar bir Bektaşi olduğu ortada. Toplum tabi iletişim cağında eskisi gibi bihaber olmuıyor artik.
Yeni senaristler, yeni roller... Dün Ergenekona karşıydık, e bugün tüm vücudu sarmalamış, kılcal damarlara islemiş cağın vebası Nurgenekona… Ergenekonun temizlemek zorunda olduğu gecekonlara... Bunlarda olmaz ise yeni senoryalar yeni roller… Bu millete de yeni bi Neokon/ neocon(neo conservatives) lazım artık…
Dikkat edin bütün bu tezgâhların kurgulayıcıları 3 asırdır aynı. Bizimkilere de masanın (satrancın) doğru ve yanlışlarını konuşturuyorlar. Masada olanda, beddua edende, mazlum hırsızda aslında aynı. Hatta yedek de bekleyen oyuncular dahi aynı. Hem de senaristleri bırakın masadakilerden medet umacak kadar. E biz mağdur tiyatrocunun yanındayız ya. Kim mazlum kalırsa ona yaşa diyeceğiz, kim mağdur olursa o gelsin başa.
Bizlerin asırlık planları boşa çıkarmak için asırlık planlar yapma mecburiyeti var. Yarım kalan Sevri hayata geçirme planları kendi adlarına şeytana pabucu tersten giydirir cinsten. İthal “neocon” larla, okyanus ötesinden icazet alan yerli “neocon” larla, umudun yitirildiği anda yine şükür ki bu masanın alternatifi var. Hem de kendi imal ettiğimiz taşları, kendi yaptığımız sandalyeleriyle. Kendi milli paramızla ve ekonomimizle. Oyunları bertaraf edecek başımız var. Şükür ki ‘taraf olmayan bertaraf olmaktan kurtulur’ deme mecburiyetinde kalmadığımız bu masadan bizi kurtaran yerli bir Haydar Başımız var. Yoksa yine stepnelere mecbur kalacaktık. Şükür...
ENİS KARANİ