Söze nereden başlayayım bilmiyorum. Hani deveye sormuşlar, “Boynun neden eğri” nerem doğru dediği gibi bir ruh halindeyim.
Bu hale gelmem billboardlarda asılı olan bir cümle ile oluştu.
“100 yılın işini 20 yıla sığdırdık”
Milletimiz için sevindirici bir haber olan yerli otomobil bu cümleyle duyurulmamalıydı diye düşünüyorum. 20 yılda çokça işlerde yapmış olabilirsiniz. her güzel çalışma ile sevineceğiz, gururlanacağız ve övüneceğiz. Bunu yaparken de bizden değil diye geçmişi yermeyeceğiz.
Ben bu cümleden alındım. Yerli otomobil haberine sevindiğim kadar geçmişin yok sayılmasına üzüldüm.
100 yılda neler yapılmadı ki! Osmanlı’nın borçlarıyla kurulan Genç Cumhuriyetimiz borçlarının tamamını ödedi, savaştan çıkmış bir devlet olarak top yekûn bir kalkınma hamlesi başlattı. Öyle ki; ikinci dünya savaşında dünyaya uçak sattı. Bu gibi yapılanları çoğaltmak mümkünken yerli otomobil reklamının 100 yılda yapılamayan 20 yılda yapıldı sözleriyle verilmesinin çok yanlış buluyorum.
Haksız mıyım şimdi!
Bakın 20 yılda yapılan bir uygulamayı Bağımsız Türkiye Partisi BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş attığı tweetler ile nasıl özetliyor:
Atatürk Brezilya’ya kömür ihraç etti. Şimdiki hükümet Kolombiya’dan kömür ithal ediyor.
İnşallah kömürdür tabi
...
Tespit edilmiş kömür rezervimiz 20 milyar ton (Kaynak: Maden Teknik Arama).
Bu rezervin değeri 8 trilyon dolar.
Biz niye fakir geziyoruz anlamak zor.
...
Çelik üretiminde dünyada 7. Sıradayız. Krom üretiminde dünyada 3. Sıradayız. Krom ve çeliğin birleşimiyle oluşan paslanmaz çeliği yurt dışından ithal ediyoruz. Hayranlık duymamak elde değil…
Bu konuda çok yazılacak şeyler var ama ben bu kadarla yetinmek istiyorum.
Vatandaşların;
Benzin - Mazot almaya,
Markete gitmeye,
Kasaba gitmeye,
Mağazada alışverişe,
Kahve de çay içmeye,
Dışarda yemek yemeye korkar olduğu bu günlerde bu cümle yakışmadı diye söylenmeye devam ediyorum.
Halkımız çöplerden yiyecek toplarken, çaya şekere , yağa sabuna her gün tekrar tekrar zam gelirken 100 yılda yapılamayan 20 yılda yapıldı demek de ne oluyor?
Aldığı ücretin yetersizliği altında inin inim inleyen asgari ücretli, açlık sınırında yaşam mücadelesi verirken bu cümleyle geçmişi yok saymak yakışmadı diye üzülmekteyim.
Tabi bu cümleyi yazanlar, ülkemizde yoksulluğun olmadığını da iddia etmektedirler.
Anlaşılan o ki; her şey yukarıdan çok güzel görünüyormuş gelin bir de asgari ücretlinin, emeklinin ve Emeklilik haklarını almak için mücadele eden EYT'linin gözünden bakın, açlık, yokluk var mı yok mu?
İçinde bulunduğumuz bu hali Osman Aydoğan (@_OsmanAydogan) paylaştığı bir tweetle fıkrada buluşturdu:
Gün gelip torunlarımız tüm bu olaylar olurken sizler ne yapıyorsunuz diye sorarsa
Toplumun hali aşağıda anlatacağım fıkradaki kadının hali gibidir:
Adam salondaki koltuğunda kahvesini yudumlarken, gazete okuyormuş. Eşi de yatak odasında etrafı topluyormuş. Derken içeriden eşinin sesi gelmiş. Kadın giderek yükselen bir sesle sayı sayıyormuş...
– Bir, iki, üç, dört... Yirmi, yirmi bir, yirmi iki...
Adam gazetesini bırakmış ve eşinin feryada dönüşen sayı saymasına hayretle kulak vermiş. Ve sonunda eşinin neyi saydığını ‘‘İmdat’’ diye bağırmasından anlamış.
Kadın ‘‘Otuz dokuz, kırk’’ dedikten sonra ‘‘İmdat, bu bir kırkayak’’ diye bağırmış.”
Şimdilik felaketleri sayıyoruz birer birer ne olduğunu anlamadan…
Herhalde kırka gelince anlayacağız kıyametin ne demek olduğunu..
Ve hep birden avazımız çıktığı kadar bağıracağız fıkradaki kadın gibi:
‘’İmdat, bu bir çöküş’’
Benzine, motorine zam... Bilgisayara, cep telefonuna da zam... Çaya, şekere yine zam...
Prof. Dr. Haydar Baş bu günler için zifiri karanlık günler ifadesini kullanmış, “Benim bildiklerimi bilseniz hıçkıra hıçkıra ağlarsınız” sözleri ile vatandaşlarımızı uyandırmaya ayıktırmaya çalışmıştı...
Sizde zamlardan bıktık, insan onuruna yakışır bir yaşam sürmek, benzin alıp arabaya binmek, tatile çıkmak, eğlenmeye, sinemaya ve yemeğe gidip koklaya koklaya değil doya doya et yemek istiyorsanız kafalarınızı kaldırın!..
Geçmiş dönem siyasetçilerinden Erdal İnönü’nün sık sık söylediği; Sizi limon gibi sıkanlardan uzaklaşın.
Sizi kölelikten, padişahların kulu olmaktan kurtarıp efendiliğe taşıyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk çizgisinde olan Milli Ekonomi Modeli ile dünyaya ışık saçan BTP’de buluşun.
Çocuklarınıza ve torunlarınıza güzel bir gelecek bırakmak istiyorsanız, İmdat bu çöküş demekten çıkın ve Milli Ekonomi Modeli ile kurtuluşu bulun!
Uyanmak için 2023’ü beklemeyin!
Aydınlık yarınlarda görüşmek üzere selam ve sevgilerimi sunuyorum