“Bir ileri iki geri” ifadesi, bir şeyin ilerlemesine rağmen aynı zamanda daha çok geriye gittiğini ifade etmek için kullanılır. Bu ifade, bir kişinin hayatındaki bir durum için kullanılabildiği gibi bir toplumu ilgilendiren durumlar için de kullanılır. Örneğin “Bir ileri iki geri” ifadesi, bir ülkenin ekonomisi için de kullanılabilir.
Bir ülke ekonomisi büyürse, bu ülkenin daha zengin hale geldiği anlamına gelir. Ancak, ekonomik büyüme çevre kirliliği ve gelir eşitsizliği gibi sorunlara da yol açmamalıdır. Bu nedenle, büyümenin aynı zamanda sosyal ve çevresel kalkınmaya yol açması önemlidir. Büyüme tüm yönleriyle ileriye doğru olmalıdır. Bizim ülkemizdeki gibi olmamalıdır. Üniversite öğrenim harçları kaldırılıp sonra getirilmemelidir. Nas var denilip faiz kararı yeniden değerlendirilmemelidir...
Bu konularda bizi yöneten iradenin bunlara benzer uygulamalarına sık sık rastlamaktayız. Kandırıldık, aldatıldık sözleriyle bu acı durumun ifadesini onların ağzından duyduk. Özetle Ak Parti hükümetlerinin bir ileri iki geri adımına hep Şahit olduk. Onlara göre 20 yılda çok yol alındı ama bana sorarsanız hep yerimizde saydık. Hatta daha geriye doğru gittik. Her bakan değişince iktidar değişmiş gibi politikalar değiştirdik. Bakan Nebati’den sonra Bakan Şimşek’in uygulamalarını örnek olarak verebiliriz...
Muhalefet partileri bunlardan farklı mı? İktidarın en kötü zamanında bile yerini korumasını sağladılar. O kadar çok bir ileri iki geri gittiler ki akıllar almadı. Onun için bu muhalefete uyuyan ve uyutan gruplar demek daha doğru olacaktır.
Yaşananları gözümün önünde canlandırınca “Topal Eşek” hikayesi geldi aklıma.
Cambazın biri, eşeği yularından çekip gelmiş pazara.
Bir diğer cambaz yanaşmış yanına sormuş:
- Kaça bu eşek?
- Bin lira!
- Aldım gitti, ver elini helalleşelim!
O sırada birkaç kişi alıcının kulağına fısıldamış: “yahu görmüyor musun, bu eşek topal. Ondan ucuza verdi!”
- O eşek topal değil, tırnağının arasına taş kaçmış. Bundan dolayı topal sanıp ucuza elden çıkarmaya bakıyor!”
Eşeği satana koşmuşlar: “be adam bu eşek topal değilmiş sadece tırnağına taş kaçmış!”
Satıcı gülmüş:
- Eşek topal olmasına topal da, öyle zannetsinler diye taşı tırnağına ben koydum!
Alıcıya koşmuşlar: “yahu bu eşek gerçekten topalmış, taşı o koymuş. Seni de kandırdı, parayı aldı!”
Alıcı başlamış dövünmeye:
- Vay namussuz vay! Eğer verdiğim para sahte olmasaydı, beni kazıklayacaktı!
İşte yaşananların farklı boyuttan anlatımı bu hikayede var.
“Yalan söylediklerini biliyoruz.
Yalan söylediklerini kendileri de biliyorlar.
Yalan söylediklerini bildiğimizi de biliyorlar.
Yalan söylediklerini bildiğimizi bildiklerini de biliyoruz.
Ama hâlâ yalan söylüyorlar.” (A. Soljenitsin)
Sana, bana başka kim var ki oyununu oynuyorlar. Başka kim var ki oyumu ona vereyim diyorlar.
Atatürk’ün yanında kim vardı?
Sağındaki ve solundakiler manda altına girmeyi kabul ediyordu. Bir tek Mustafa Kemal Atatürk vardı. Şimdi de ben varım, sen varsın. Biz varız. Artık varız demek zorundayız.
Çevremizde estirilen yalan rüzgarından kurtulup güzel yarınlara yelken açmalıyız. Bunu yapacak güç damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur.