Son günlerde hayat pahalılığından çok fazla etkilenmeye başladık. Rusya Ukrayna savaşı nedeniyle rehin kalan gemilerin yurdumuza dönmelerini canlı yayında izler olduk. Yine bunun yanı sıra Çanakkale’de yapılan köprünün geçiş garantisinde gündem oluşturduk. Şu ana kadar yap işlet devret modeliyle garanti verilerek yapılan projelerden istenilen verim alamadık. İstenilen olmayınca garanti kapsamında cepten vermeye başladık. Bir taraf yapılırken bir tarafı yıkmaya başladık.
Kütahya Zafer Havalimanı da bu modelle yapılmıştır. İstenilen sayıda yolcu olmayınca, yolcu sayısını arttırmak için Eskişehir’deki Hasan Polatkan Havalimanının pasifleştirilerek Kütahya’ya kaydırılması kararlaştırılmış.
Konuyu Sözcü Gazetesi “Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün, havayolu şirketlerine bir yazı göndererek, uçuş operasyonlarını, uçuş garantisi verilen ancak zarar eden, Kütahya Zafer Havalimanı’ndan yapmaları konusunda talimat vermesi, sadece yurtdışı uçuşların yapıldığı Eskişehir Hasan Polatkan Havalimanı’nın kapatılmasına neden oldu. 1 Nisan 2022 tarihinden itibaren tüm seferlerin Zafer Havalimanı üzerinden gerçekleşeceği öğrenildi” şeklinde duyurdu.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün aldığı bu karar 2021 yılında 1 milyon 317 bin yolcu garantisi verilen ve 2021 yalında 22 bin kişinin uçtuğu Zafer Havaalanı’nı kurtarır mı bilmem ama Eskişehir’i bitirir! Hükümetimizin aldığı yanlış kararlar vatandaşı bitirir...
Garantili yap işlet devret modelini sık sık deneyen iktidar partisi; köprüde, otoyolda, hastanede deniyor da kıtlığın konuşulduğu günümüzde çiftçimize niye alım garantisi vermiyor ve bu modeli çiftçilerimize uyarlamıyor! diye düşünmeden edemiyorum.
Bu konu 20 Mart 2022 tarihinde Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş tarafından BTP Genel Kurullunda gündem edildi. BTP lideri, “Bugün dünyada gıda krizi konuşuluyor. Gıda krizi kavramı dünyanın en saçma kavramıdır, ben reddediyorum bu kavramı. Ortaya bir mantık koyuyorum. Krizin çıkmasının tek bir nedeni var; üretici istediği paraya sahip olamıyor. İstediği geliri elde edemeyince üretmemeye başlıyor, çünkü zarar ediyor” dedi
BTP lideri, “Çok kısa bir vadede bitecek bir sektör söyleyeyim size; fındık sektörü. 5 yıl sonra fındık yok. Dünyadaki en büyük üretici biziz, borsası Frankfurt’ta. Bu sektör burada bitecek, şu anda o noktaya gidiyor. Dolayısıyla bu gıda krizinin hem ülke çapında hem de dünya çapında engellenebilmesinin formülü nedir? Bir gizli el bu üreticiyi destekler. Milli Ekonomi Modeli bunu söyler işte. Üreticiyi destekler, çünkü bunlar stratejik sektördür. Bu üretim devam etmelidir. Bu üretim gizli el tarafından desteklenirse her zaman üretmeye devam eder. Bu gizli el mekanizması da ancak ve ancak devlettir. Devletin görevi çiftçisine sübvansiyon yapmaktır. Bugün bunu Avrupalı yapıyor, Amerikalı yapıyor, Türkiye yapmıyor bunu! Biz çiftçimize ucuz mazot, elektrik verebiliriz, enerji giderlerini düşürebiliriz. Biz çiftçimize ürün alım garantisi verebiliriz. Hani köprüye, müteahhide geçiş garantisi veriyoruz ya çiftçimize ürün alım garantisi verelim. Ondan sonra bakalım fiyatlar yükseliyor mu, yükselmiyor mu? Ayçiçeği getiren gemileri canlı yayın araçlarıyla takip ettiler. Şu topraklarda yetişmeyecek bir tane ürün yok.” diye tepkisini dile getirdi.
Bakalım zamların sağanak şeklinde yağdığı, kıtlığın konuşulduğu Türkiye’mde Hüseyin Baş’tan esinlenip, çiftçiye alım garantisi verilerek bir çözüm uygulanır mı?