Eskiler adam kıtlığını,özellikle de ülke yönetimine ehil adamların kıtlığını kaht-ı ricaldiye adlandırmışlar,Kaht-ı Rical, Osmanlının son döneminde dilimize yerleşmiş bir deyim,Kaht;kıtlık kuraklık ve kuraklıktan ötürü ürünlerin yetişememesi,rical ise belli mevki sahibi anlamına geliyor.Bu iki kelime bir arada mutaber adam kıtlığı anlamını taşıyor.
Günümüzde de ilim adamı,yönetici bürakrat,iş adamı,kısacası toplumu yönetmek ve yönlendirmek için gerekli ehil adam kıtlığı manasına bir kaht-ı ricalden söz etmek,zannederim yanlış değildir ve mübalağa da sayılmaz.
Filozof Diyojen gerçek adamı aramak için gündüz fener yaktığını herkes bilir.Fenerle ne aradığını soranlara,onların dikkatini çekmiş olmanın hazzıyla adam arıyorum adam dermiş,yani demek istiyor ki,sureti adam,şekli insan çok,fakat ahlaki ve manevi açıdan gerçek insan yok.
II.Abdulhamidin kızı,babasının hatıratını ihtiva eden kitabında babasının; bu milletin uğradığı en büyük sıkıntı kaht-ı rical meselesidirdediğini nakleder.Ki o koca sultan,sadrazam tayin etmek istemiş,fakat devlet adamı sıfatını taşıyan bir kimse bulamamanın sıkıntısı ile Ah kaht-ı ricaldiye inlemiş.
Sultan Abdulhamit gibi ah çekmemek mümkün mü,Ülkeyi yönetmeye talip olanlar zihnen mandacılığı kabullenmiş ve mandacılığı ruhlarıyla onaylayarak yönetim şekillerini ona göre benimsemiş ve bizleri bu ruhla yönetmeye kalkmışlardır.. Bu ülkeyi yönetenler bu ülkeye kan ve göz yaşından başka bir şey vermediler,fakirlik,yoksulluk bu milletin kaderi olmasa gerek ama millet maalesef yokluk içinde inim inim inletiliyor.Ülke iyi yönetilemiyor,ülkenin sırtındaki borç yükü gün geçtikçe artıyor ve bizleri yönetenler tekrar tekrar seçimlere girerek milletin karşısına makyajlanmış olarak çıkıyor.Gaflet ve hırsları yüzünden ülke yönetimine talip olmaları,gerçekleri görmelerini engelliyor ama unutmamalılar ki, üst üste gafleti işlemenin devamı ihaneti getirir ki, bu millet bir gün bu hataların,gafletin hesabını mutlaka soracaktır ve bu en doğal hakkıdır
Ülkemin borcu 400 milyar dolarsa bu ülkede kesinlikle kaht-ı rical sorunu vardır, mutaber adam kıtlığı sorunu vardır.Çözümsüzlük üreterek, bizden öncekilerin borcuydu demekle ülke yönetilemeyeceği gibi,milli varlıklarımız olan madenler,fabrikalarda satılarak bu borç ödenmez.Onurlu siyasiye düşen istifa ederek,koltuğu çözüm üreten adreslere teslim etmektir.Makamlarını zorla korumaya kalkanların örneği tarih kitapların da yazılıdır,
Çözüm varken,çözüm üreten adresler liderler,mutaber adamlar varken,siz hala şahsi hesaplar,ihtiraslar peşinde koşuyorsanız ve her geçen günde birileri daha zengin oluyor da,halk fakirleştiriliyorsa, elbette bir gün bunun hesabı da çok ağır olacaktır.Anayasal suçların hesabı anayasa karuyucularına,millete karşı sorumluluğun hesabını da millete mutlaka vereceklerdir ..
Abdullatif Suphi Paşanın büyük oğlu Ayetullah Bey(Hamdullah Suphi Tanrıöverin ağabeyi)1870 Prusya-Fransa harbi sırasında başyazarı olduğu Basiret gazetesindeki bir yazısında,Osmanlının ordu ve mekteplerinde Alman terbiye sisteminin uygulanmasını önermişti.Bunun üzerine Fransız sefiri de kendisini şikeyet etmişti.Ayetullah Bey aynı zamanda Devlet şurası üyelerindendi.Şuranın başkanı Yusuf Kamil Paşa idi.Ayetullah Bayi çağırarak şöyle dedi:
-Bende biliyorum,haklısın ama devlet hali malum,Mağlup olan Fransızlar Almanlarla başa çıkamayınca biz zayıflardan öç almaya kalkışırlar.Yarın ara bulucu bir şeylerler yazıver.
Ayetullah Bey üzgün ve düşünceli bir halde ayrılırken,Yusuf Kamil Paşa kendisini durdurup şunları da söyledi;
-Fransız Sefirinin şikayetini dinledim.Ama yazından asıl şikayetçi olan bir Osmanlı olarak benim.Bize, Fransız sistemi yerine Alman sistemi daha iyidir,demişsin.İyi de bizim bizi kurtaracak bir sistemimiz yok mu?
Muhakkak bir el oğlunun ardından mı gideceğiz? Sen hakiki Osmanlı münevveri isen ona bir çare bul.Yani bizi kurtaracak kendi sistemimizi icat et.Ne zaman ki bunu başarabilirsen,o zaman elin öpülür.
Sizlere çözüm olarak AB-İMF ve ABD veya daha değişik modellerin reçetelerini önünüze koyanların karşısına, dikilerek sizlere durun arkadaşlar bu sokak çıkmaz sokak diyebilirim.Bu reçeteler ihanetin reçetesidir diyebilirim,alnım açık bir şekilde kimseden korkamadan kalemlerimiz satılık değildir,hiçbir sefire bağlılığımız da yoktur diyet borcumuzda yoktur bazıları gibi, açık yüreklilikle söyleyebilirim.Dahası da var
Ben sizlere kurtuluş reçetesinin adresini de verebilirim.Onları yıllardır dinliyorsunuz,reçetelerini ezberlemiş olmanız gerekir,birde benin size göstereceğim adresi izleyin kim milli, kim değil kendiniz mutlaka karar vereceksiniz kafanızda da tam bağımsızlığı sağlamışsanız ve ruhunuza kabul ettirmişseniz eğer.
Bu adres Tam Bağımsızlık inancını ruhuyla kabullenmiş, korkamaz İbrahim olan Nemrudun ateşinden diyerek yola çıkanların adresidir
Bu adres, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRKün Tam Bağımsızlık ve Mandacılığa karşı ettiği yeminini unutmayanların adresidir.
Bu adres Moskaovada 80 ilin 450 akademisyeninin dünyayı kurtaracak tek model dediği ve nobele alanında aday gösterilen ilk Türk siyasisinin modeli olan MİLLİ EKONOMİ MODELİ ve TAM BAĞIMSIZLIK ruhunu,ruhlarına doyasıya işlemiş olan BAĞIMSIZ TÜRKİYE PARTİSİNİN adresidir.
Hodri meydan bir yandan senden olamayanların modeline sığınan tüm siyasiler,diğer bir yandan da kendi modeliyle dünyanın gündemine gelen Prof.Dr.Haydar BAŞ ve MİLLİ EKONOMİ MODELİ.
Murat YEŞİLGÜL