Bilindiği gibi bütün büyük dinlerin doğduğu, bilinen büyük peygamberlerin hepsinin zuhur ettiği coğrafya Arz-ı Mukaddes diye anılır. Kilis'imiz de bu coğrafyanın içindedir. Arz-ı Mukaddes'in sınırlarım Batıda doğu Akdeniz Sahilleri, Doğuda Basra Körfezi, Kuzeyde Toroslar, Güneyde Kızıldeniz sahilleri çerçeveler.
Bu coğrafyada zuhur eden peygamberlerin en ünlüleri Nuh, İbrahim, Süleyman, Musa, İsa ve Muhammed Hazretleridir. Bunların içinde Hz. Süleyman'ın Kilisli olduğunu biliyor muydunuz? Doğrusu ben bilmiyordum. Ta ki Kaygusuz Abdal'in "Kitab-ı Miglate"sinde böyle yazıldığını görünceye kadar.
Önce şunu bilmek gerekir ki, bütün büyük dinlerin ve peygamberlerin zuhur etmesinden ve Arz-ı Mukaddes diye anılmasından dolayı, ama sadece bundan dolayı, bu coğrafyanın dünyanın diğer yerlerine göre daha üstün ve şerefli olduğunu düşünmek doğru değildir. Bilindiği gibi bir yerin şerefi o yerde oturandan dolayıdır. Bunun eski dilde ifadesi: "Şerefü'l-mekan bil-mekîn"dir. Nitekim tenden görünen bütün güzelliklerin sahibi candır. Can o tenden çekilince uğrunda canlar feda edilen o güzelliklerden eser kalmaz. Bununla beraber "Cami yıkılsa da mührabı yerinde kalır" sözü uyarınca o güzeller bu diyardan gitse de onların güzel eserleri ve hatıraları o mekânlarda dolaşıp durur. Bu yüzdendir ki, bütün büyük medeniyetler bu coğrafyada doğup batmış, arkalarından büyük sanat eserleri bırakmışlardır.
Mezopotamya, Mısır, Pers, Yunan, Roma, Osmanlı Medeniyetleri gibi...
Yurdumuzda son yıllarda artan üniversite sayısına paralel olarak eski eserlerimiz üzerindeki araştırmalar da gelişti. Bu sevindirici bir gelişme. Bugüne kadar kütüphanelerimizde saklı kalmış, birçoğu da dağınık ellerde kalarak yangınlarda heba olmuş elyazması değerli eserlerimiz üzerinde çalışmalar arttıkça sahip olduğumuz kültür ve medeniyet eserleri birer birer meydana çıkmaktadır. Bunlardan biri de Kaygusuz Abdal'ın sözünün ettiğimiz "Kitab-ı Miğlate"sidir. Bazı nüshalarında kitabın adı "Ki-tab-ı Mağlata" diye yazılıdır. Miğla-te, hedefe isabet eden ok, demektir. Mağlata ise şaşırtıcı, zihin karıştırıcı, anlaşılması zor söz, demektir. Bu kitabın kütüphanelerimizde elyazması pek çok nüshası bulunmakla beraber bugüne kadar yayınlanmamıştır.
Kaygusuz Abdal, Alaiye (Alanya) beyinin oğludur, iyi bir tahsil görmüş, ancak aşka susamış gönlünü o civarda yaşayan ve kamil bir mürşit olduğu anlaşılan Abdal Musa tatmin ederek, Yunus Emre gibi coşkun eserler veren bir şair ve edip olmuştur. Şiirleri yanında mensur eserleri de vardır. Nesirlerim çok zaman manzumelerle süsler. Divam'ndan başka manzum eserleri: Gülistan ile Mesnevi başlıklı üç şiiri, Gevhername'si ve Minbername'sidir. Mensur eserleri: Budalaname, Kitab-ı Miğlate, Vücudname'sidir. Manzum/mensur (karışık eserleri ise: Dilgüşa ile Sarayname'sidir. 1444 yılında vefat etmiştir.
Türk Dili ve Edebiyatı Makaleleri dergisinin 2003 yılı 3. sayısında, Cumhuriyet Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, TDE Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Bilal Yücel, "Kaygusuz Abdal'ın Kitabu Mağlata'sı" başlığı altında yazarımızın eserinin tam metnini yayınladı. Kitap bir dervişin maceralarım anlatır. Derviş bir yerde Süleyman Peygamberle karşılaşır. Derginin 109. sayfasında konumuzla ilgili kısım aynen şöyle geçer:
"Bu kadarla derviş gördü ki, Süleyman Peygamber bunların içinde sultandur. Baktı, dervişi gördü. Leşkere (askerlere) söyledi ki:
- Dürün!
Leşker durdu. Süleyman Peygamber ileri yürüdü. Dervişe selam verdi. Derviş aleyke aldı.
İkisi oturdular, söyleştiler. Süleyman Peygamber eydür (der ki):
- Ben Şam mülkünden Azez Kilis derler, andanım (oradanım). Sen ne yerdensin? Derviş eydür:
- Ben Ortaköy'den değirmencinin oğluyam, der.
İkisi biliştiler. Süleyman Peygamber dervişi aldı, geldi. Tahta çıktılar, oturdular..."
Kaygusuz Abdal, Alanyalı olmasına rağmen uzun süre Mısır'da kalmış, Hacca gidip gelmiş, Arz-ı Mukaddes coğrafyasın! çok iyi tanımış bir seyyahtır. Bölgemizi çok iyi tanıdığının bir işareti olarak bir şiirinde "sındı" kelimesini kullandığım görüyoruz:
"Donuz düğün eylemiş ayuya kızın oermiş,
Maymun sındı getirmiş kaftan gömlek biçmeğe."
Av. H. Rahmi YANANLI
(Tarihçi-Yazar)
Zeytindalı Dergisi Sayı:47