30 Ağustos 1922 Büyük taarruz günü, Mustafa Kemal Atatürk komutanlığında, Müslüman Türk ordusunun, her türlü yokluk ve zorluğa rağmen,Dumlupınar'da Yunan ordusunu bozguna uğratarak, bu milletin asla vatanından, egemenliğinden ve istiklalinden vazgeçmeyeceğini dünyaya haykırdığı gündür.
Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra TBMM’de taarruz için sabırsızlıklar baş göstermişti. Bu gelişmeler üzerine Mustafa Kemal Paşa, 6 Mart 1922’de Büyük Millet Meclisinin gizli bir toplantısında endişe ve huzursuzluk duyanlara “Ordumuzun kararı, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür.” diyerek bir taraftan zihinlerdeki şüpheyi bertaraf etmeye çalışırken diğer taraftan da orduyu son zaferi sağlayacak bir taarruz için hazırlamıştır.
Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun işgalci güçlere son ve kesin darbeyi vurmasını sağlamak ve Anadolu'dan atmak için düşünülüp planlanan gizli bir harekât idi. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 20 Temmuz 1922'deki oturumunda kendisine dördüncü kez olmak üzere Başkomutanlık yetkisi verilen Atatürk, taarruz kararını Haziran ayında almış ve hazırlıkları gizli olarak yürütmüştü.
Büyük Taarruz Ağustos'un 26'sını 27'sine bağlayan gece Afyon'da başlamış, Aslıhan civarında kuşatılan düşman birliklerinin Mustafa Kemal Paşa'nın bizzat idare ettiği 30 Ağustos sabahı Dumlupınar’da sıkıştırılan Yunan ordusu ile büyük bir meydan savaşı yapıldı,bu savaşa “Başkomutanlık Meydan Savaşı”, aynı zamanda geçtiği yer dolayısıyla “Dumlupınar Meydan Savaşı” olarak da adlandırılmıştır.
Yunan ordularının Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde imha edilmesi ile birlikte, savaş Türk ordusunun kesin zaferiyle sonuçlanmıştır.
Bu savaş sonunda bozguna uğrayan Yunan kuvvetleri İzmir, Yalova ve Bandırma yönüne doğru kaçmaya başlamıştı.
Yunan ordusu Başkomutanı General Trikopis ve birçok subay esir alındı. Kaçan Yunan ordusunun yeni bir savunma hattı oluşturmasını engellemek amacıyla Mustafa Kemal “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emrini verdi. Bu emirle başlayan takip 9 Eylül’de Türk ordusunun İzmir’e girmesiyle sonuçlandı.
Büyük Zafer’den iki yıl sonra Mustafa Kemal Paşa, Başkomutan Meydan Muharebesi’ni sevk ve idare ettiği Zafertepe’de 30 Ağustos 1924 tarihinde Büyük Zafer’in önemini şu şekilde ifade etmiştir. “... Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri burada atıldı. Ebedî hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçuşan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır...”
Eğer Mustafa kemal Atatürk önderliğinde kurtuluş savaşı başlatılarak ,Büyük taarruz'la ülkemiz işgalden kurtarılmasa idi, biz İstanbul'un fethini, Malazgirt meydan muhaberesini anabilir, Dini ve Milli bayramlarımızı ifa edebilirimi idik?
O halde, biz, dünü ve bu günü ile top yekun bir milletiz,dünü ayrı, bu günü ayrı görmek,birine önem vermek, diğerini yok saymak, bu milleti ayrıştırmaktan başka işe yaramaz vesselam.
v