18 Mart Çanakkale Savaşının 107. yıl dönümü kutluyoruz. Çanakkale boğazını geçerek İstanbul’u almak isteyen itilaf kuvvetleri ile vatanının bağımsızlığını canı pahasına savunan bir millet arasında geçen bir savaştır, Çanakkale Savaşı.
Mehmet Akif Ersoy'un deyimiyle “Kimi yamyam, kimi Hindu, kimi bilmem ne bela” dediği 7 düvel ile savaştan yeni çıkmış, yokluk, kıtlık ve sefalet içerisinde vatan müdafaası yapan Anadolulun yiğit evlatlarının yaptığı savaşın adıdır, Çanakkale savaşı.
Tabyada bulunan topun mermi kaldıran vinci parçalandığı için Seyit Ali onbaşının, yüksek iman gücüyle 275 kilogram top mermilerini sırtlayarak top kundağına yerleştirdiği ve İngiliz zıhlısını boğazın derinliklerine gömdüğü zaferin adıdır, Çanakkale zaferi.
Metre kareye 6000 merminin düştüğü, can pazarının yaşandığı,250 binin üzeride vatan evladı kınalı kuzuların, bu topraklar bizlere vatan olsun diye, gözlerini kırpmadan şehit düştükleri savaşın adıdır, Çanakkale savaşı.
Gelin yapılan savaştan bir enstantaneyi, en ön safta çarpışan Mustafa Kemal’den dinleyelim:
“10 Ağustos 1915. Conkbayırı’nı almak ve bütün boğaza hakim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzereydi. 8. Tümen komutanı ve diğer subaylarımı çağırdım.
Mutlaka düşmanı mağlup edeceğimize inanıyorum. Ancak siz acele etmeyin, evvela ben ileri gideyim, size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın tarzında olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20 – 30 metre yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı’nda çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat 04.30’da kıyametler kopmuştu. İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu.
Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor, her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım, elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu. Olayı Yarbay Servet Bey’den başka kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel vücudumda, kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı.
Aynı gün gece, yani 10 Ağustos günü, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşaya hatıra olarak verdim. Çok şaşırmış, heyecanlanmıştı. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler.”
Mustafa Kemal, kendi ifadeleri ile Anafartalar'da, Conk Bayırı’nda, Arıburnu'nda Türk askerindeki o yüksek iman gücünü şöyle anlatmıştır.
“Çanakkale geçilmez” dedirten o ruh, Allah ile askerin kurduğu bağdı.
"Ölenleri görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur dahi göstermiyor, sarsılmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet çekerek yürüyorlar. Bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gören şayan-i hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur." (M. K. Atatürk, Anafartalar Hatıraları, sayfa 24)
Çanakkale İngiliz Başkomutanı General Hamilton, İngiltere Harbiye Başkanlığına yazdığı yazıda Mustafa Kemal’in yüce komutanlığını şöyle anlatmaktadır: Niçin geriye çekildiğimizi soruyorsunuz, bütün gerçeği tüm açıklığı ile size bildirmek isterim: Çok cesur muharebe eden, en iyi sevk ve idare edilen asil Türk ordusunun ve Albay Mustafa Kemal gibi dahi bir komutanın karşısında bulunuyoruz. Bunu hiçbir zaman unutmayalım.”
Günümüze geldiğimizde, düşman dünü unutmadı, yeni bir Çanakkale savaşları hazırlığında, Lozan’a göre silahlandırılması yasak olan Yunan adalarında ABD tarafından üsler kuruldu, silah yığınağı yapıldı. Türkiye sınırının 40 km yakınına Dedeağaç’a 400 tank ve helikopterler yerleştirdi. Yine kuzey Suriye’de YPG bölgesine 40 bin kişilik orduya yetecek kadar 900 tır dolusu silah sevk edildi.
Yani anlayacağınız düşman hazır ve zaman kolluyor. Peki biz, Siyasi, Ekonomik ve Manevi yönden düşmana karşı koyacak bir Çanakkale ruhuna sahip miyiz? İktidar ekonomik gücüne, Herkeste manevi yönden hazır mı? kendi kalbine baksın!