18 Mart Çanakkale Zaferi'nin 106'ıncı yıldönümünü kutluyoruz. Yokluk ve sefalet içerisinde bir milletin, vatanını ve imanını canından aziz bildiği ve uğruna şehit düştüğü savaşın adıdır, Çanakkale zaferi.
Mehmet Akif'in dediği gibi:
"Kimi Hindu, kimi yamyam kimi bilmem ne bela" dediği 550 bin kişilik küfrün temsilcileri ile Alevi, Sünni, Caferi, Kürt, Laz, Çerkez, Arap, Gürcü, Boşnak, Arnavut, Türkmen’den oluşan Müslüman Türk milletinin vatan ve iman mücadelesi olmuştur.
Mustafa Kemal, kendi ifadeleri ile Anafartalar'da, Conk Bayırı’nda, Arıburnu'nda Türk askerindeki o yüksek iman gücünden şöyle bahsetmiştir
“Çanakkale geçilmez” dedirten o ruh, Allah ile askerin kurduğu bağdı.
Ve Atatürk'ün ağzından, Çanakkale'de yaşanan o kutsal bağ şöyle anlatılmıştır:
"Ölenleri görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir fütur dahi göstermiyor, sarsılmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet çekerek yürüyorlar. Bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gören şayan-i hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur." (M. K. Atatürk, Anafartalar Hatıraları, sayfa 24)
Çanakkale’de savaşan, komutanların ve askerlerin, dünyalık menfaatten uzak ve tok gözlü olduklarını, yaptıklarını Allah adına, mükâfatlarını da Allahtan beklediklerini görürsünüz.
Bunun en güzel örneklerinden biri 215 kilo top mermisini kaldırarak İngiliz zırhlısını vuran ve batmasına sebep olan Havran’lı Koca Seyit'ti.
Savaştan sonra Seyit'e bir rütbe verilir. Rütbesiz asker olduğu için onbaşı rütbesiyle taltif edilir. Bunun yanında isteklerinin karşılanması istenir. Ordu komutanı Onbaşı Seyit'i çağırır: "Devletten sana bir yazı var. Bütün isteklerini karşılayacak, bir şeyler iste!" der. Seyit: "Ben bir şey istemek için savaşmadım. Ben Allah rızası için savaştım." Komutan: "Ben böyle bir yazıya hiçbir isteği yok diye cevap veremem. N'olur bir şey iste!" der. En son der ki: "Bir ekmekle doyamıyorum. O zaman bana 2 ekmek versinler, her yemekte." Bu isteği yerine getirilir. Ama bir hafta sonra tekrar bir istekle daha gelir. Seyit: "2. ekmeği iptal edin. Çünkü arkadaşlarım 1 ekmek yerken benim boğazımdan 2 ekmek geçmez oldu" der ve iptal ettirir. İşte Çanakkale bu ruhla kazanıldı.
Çanakkale savaşında kazanılan zaferde hiç kuşku yok ki Türk ordularının başında Gazi Mustafa Kemal gibi bir dahi komutanın bulunması idi.
Gelin Gazi Mustafa Kemal’in kahramanlığını İngiliz komutanlardan dinleyelim
Winston Churchill: " Şu anda mağlubiyeti bütün damarlarımda hissetmekteyim. Çok üzgünüm. Oldukça mutluydum, umutluydum. Daha düne kadar 'Çanakkale bizimdir' diyordum. Çünkü bu savaşı kazanmak için, askeri, parayı, cephaneyi, her şeyi hesaplamıştım. Hepsinde çok üstündük. Mutlaka yenecektik. Yalnız bir şeyi hesabı katmamışız. Mustafa Kemal'i... Bağrımda İngiliz gururu olmasa, Türkleri alnından öpmek, onları ayakta alkışlamak isterdim."
Çanakkale İngiliz Başkomutanı General Hamilton, İngiltere Harbiye Başkanlığına yazdığı yazıda Mustafa Kemal’in yüce komutanlığını şöyle anlatmaktadır :
“İngiltere Harbiye Başkanlığına,
Niçin geriye çekildiğimizi soruyorsunuz, bütün gerçeği tüm açıklığı ile size bildirmek isterim: Çok cesur muharebe eden, en iyi sevk ve idare edilen asil Türk ordusunun ve Albay Mustafa Kemal gibi dahi bir komutanın karşısında bulunuyoruz. Bunu hiçbir zaman unutmayalım.”
Ne diyelim Allah bize bir daha Çanakkaleler yaşatmasın zira ne bir Mustafa Kemal’limiz var, ne de devlet malında ve dünyalıkta gözü olmayan bir koca Seyit’imiz.