Peygamber (s.a.v) Allah'ın Kitabı'nı tanıtarak, ona sarılmanın farz olduğunu bildirdikten sonra şöyle buyurdu: "Ehl-i Beyt'im hakkında size Allah'ı hatırlatıyorum."dedi, ve bunu üç defa tekrar etti.
"Kur'an bize yeter" diyenler, Allah Resulü'nün şu hadisini özellikle okusunlar:
Sünni tarih kitaplarından El-Ma'rifet-ü vet-Tarih'te (cilt 1, sayfa 538) , Ebuzer-i Gifarî Hazretleri şöyle anlatıyor: "Size sadece Rasulullah'tan duyduğumu anlatacağım. Peygamber (s.a.v) buyurdu ki: Ey insanlar! Aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; Allah'ın Kitabı ve itretim, Ehl-i Beyt'im. Bunların biri öbüründen daha üstündür, o da Allah'ın Kitabı'dır. Bunlar Kevser havuzun başında, Bana gelip çatıncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Bunlar Nuh'un gemisine benzer, binmeyen boğulur."
Tabii ki, Allah resulü bu hadisi Kur’an ışığında söylüyordu.
Nitekim, Yüce Allah: "Ey Ehl-i Beyt! Yüce Allah sizden, her türlü günahı, haramı, fenalığı, çirkinliği, basitliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor" (Ahzab: 33) buyurmuştur.
Hz. Peygamber Tathir ayetinin (Ahzab-33) nazil olmasıyla birlikte, Hz. Fatıma'yı, Hz. Ali'yi, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i abasının altına alarak bunlar benim Ehl-i Beyt'im diye tanıtmış ve bu beş özel insan, tarihte "Hamse-i Âl-i Abâ" (abanın altındaki beşli) olarak ifade edilmiştir.
Yüce Allah :"De ki (Muhammedim), Ben peygamberliğimi tebliğime karşılık sizden, Ehl-i Beytim'i sevmenizden başka hiçbir ücret istemiyorum." (Şura: 23)
Bu ayet, Hz. Fatıma, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i ve onların pak soyunu sevmek hususunda nazil olan Meveddet ayetidir.
Hz. Peygamber bir gün Hz. Hasan (a.s.) ve Hz. Hüseyin (a.s.)'in ellerinden tuttu ve şöyle dedi:
"Bir kimse Beni severse ve şu ikisini (Hasan ve Hüseyin) bir de bunların anasını (Hz. Fatıma) ve babasını (İmam Ali) severse, kıyamet gününde dereceleri Benimle beraber olur." (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Hüseyin, s.119; Tirmizi, Sünen, Menakıb, 31; İbn Sa'd, Tabakat, c.3, s.19-20)
"Hz. Resulullah (s.a.v.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.)'ı defalarca bağrına basar, onları öper koklardı."
Onları sevmek bir tarafa, şehit eden sözde Müslümanların vay haline!
Sünni Taberi'nin Zehairü'i-Ukba eserinin 123'üncü sayfasında şöyle rivayet edilmektedir: İmam Ali (a.s.) buyurdu ki: "Rasulullah (s.a.v) Bana şöyle buyurdu: Cennete ilk olarak Sen, Fatıma, Hasan ve Hüseyin gireceksiniz."
Hz. Ali sordu: "Ya Rasulullah, sevenlerimiz ne olacak?"
Rasulullah, "Onlar hemen sizin arkanızdan cennete gireceklerdir."
İnsanların en hayırlıları Ehl-i Beyt ve sevenleridir. Sünni bir kaynak olan Zemahşeri'nin Keşşaf'ında (cilt 4, sayfa 220) Ehl-i Beyt'i severek ölmenin insana kazandırdıkları şöyle özetlenmektedir:
"Bilin ki, kim Al-i Muhammed'in (Ehl-i Beyt) sevgisi üzere (onların halleri ile hâllenerek) ölürse şehit olarak ölmüştür.
Bilin ki, kim Al-i Muhammed'in sevgisi ile ölürse, günahları bağışlanmış olarak ölmüştür.
Bilin ki, kim Al-i Muhammed'in sevgisi üzere ölürse, tövbe etmiş olarak ölmüştür.
Bilin ki, kim Al-i Muhammed'in sevgisi üzere ölürse, iman-ı kâmil bir mümin olarak ölmüştür.
Bilin ki, kim Al-i Muhammed'in sevgisi üzere ölürse, ölüm meleği, sonra da Münker ve Nekir onu cennetle müjdeler.
Bilin ki, kim Al-i Muhammed'in sevgisi üzere ölürse, gelinin kocasının evine uğurlandığı gibi o da cennete uğurlanır."
Sünni Hâkim, Mecme'ül Beyan'ında şu hadisi nakleder: Peygamber (s.a.v) şöyle buyuruyor: "Allah (c.c.), peygamberleri muhtelif şecerelerden yaratmıştır ama Beni ve Ali'yi bir şecere ve ağaçtan yaratmıştır. Ben o ağacın kökleri mesabesindeyim, Ali o ağacın gövdesi. Fatıma ise o ağacın meyve vermesine bir vesiledir. Hasan ve Hüseyin de bu ağacın meyveleridir. Bize tâbi olanlar da bu ağacın yapraklarıdır. Bu ağacın dallarından birine tutunan kurtuluşa erer. Onu terk eden ve ondan uzaklaşan kimse de helak olur.
Allah gerçek manada Ehl-Beyt’i sevmeyi ve onlara yoldaş olmayı nasip etsin.