GAZİANTEPKİLİS: Kilise adım atar atmaz uhrevi bir havanın içinde hissediyorsunuz kendinizi. Bu uhrevi hava şehrin her yanını kaplamış durumda.
Şehrin içinde cadde boyunca dizilen sahabe kabirleri var. Hz. Muhammedin ashabı kiramı ta buralara kadar gelmiş, kabirleri de Kiliste. Hz. Talha ve Hz. Zübeyrin kabirleri de Kiliste.
Hz. Peygamberin vahiy katiplerinden Şurahbil Bin Hasene de buruda medfun.
Kilisi gezerken kavurucu sıcağa ramen hep bu mânâ ikliminin deruni havasını çekiyorsunuz ciğerlerinize.
Bu güzel ilimizin insanı da, Türkiyenin içine düştüğü ekonomik ve sosyal tablonun vahametinden bunalmış durumda.
Çay içtiğimiz çay ocağının sahibi aslında Türkiyenin ekonomik durumunu da özetliyor: Çayın fiyatı 250 bin lira. Ama içen yok!
Oylum köyünde BTP tarafından düzenlenen programı takip etmek üzere yola koyuluyorum. Yol boyunca sohbet ettiğimiz köylülerin feryadı hep aynı: Biz böyle bir yokluk, işsizlik görmedik.
60 yaşlarındaki Hüseyin Dayı yaklaşıyor aracımızın yanına.
Hoş gelmişsiniz diyor, bütün sevimliliğiyle ve başlıyor o da herkes gibi veryansına: Bu hükümetten önce günde 20 milyon yevmiyeye iş bulurduk. Şimdi 7 milyon istiyoruz, ama yine iş yok.
Hüseyin Dayıya Başbakanın Biz milli geliri arttırdık, insanımız daha da zenginleşti sözünü hatırlatıyoruz.
Sert sert bakıyor Hüseyin Dayı:
Dalga mı geçiyler, nerde o paralar? Biz öldük be gardaş? Bizim cebimiz boş! 4 sene evvel aldığımı şimdi alamıyorum. Bıraksınlar halkı kandırmayı.
Oylum Köyü, Kilise birkaç kilometre mesafede oldukça büyük bir köy.
Prof. Dr. Haydar Baş köy meydanına büyük tezahüratlarla geliyor. Oylum köyü ilk defa bir parti genel başkanı ağırlıyor Kilisin güzel insanları avuçları patlayıncaya kadar alkışlıyorlar Başı.
Meydanda BTP liderinin sesi yankılanıyor:
Bugün bizi yönetenlerin bizimle bir alakaları yok. Bunlar sizin isteklerinizi yerine getirmek için iktidara gelmediler. Ya niye geldiler? Yabancı güçlerin isteklerini halka kabul ettirmek için geldiler. Bunlar sizinle, sizin dünyanızla, sizin çilenizle hiç bir ilgileri yok.
Dinleyiciler arasından Oylum Köylü bir vatandaş gür sesiyle bağırıyor:
Doğru diysen, doğru diysen! Bizim ne Avrupaya, ne Amerikaya ihtiyacımız var. Biz bize yeteriz. Bize sen yetersin!
Kilisten sonraki durağımız Gaziantep. Gaziantepte Kapalı Spor Salonunda da program tertiplemiş BTP.
Bilal Karamus, Sabri Terzi ve Dr. Ali beyle arşınlıyoruz Gaziantep sokaklarını. Bir ülkenin ekonomik durumunun ne halde olduğunu, insanlarının moral durumunun nasıl olduğunu anlamak için bir iki sokağı dolaşmak kafi.
Gaziantepte de durum aynı. Ana caddelerde, en işlek yerlerdeki ensaflar bile her geçen gün daha da kötüye giden durum karşısında hayli şaşkın durumdalar.
Önümüzden geçen bir işportacı yahu fasulyenin kilosunu beşyüzbine düşürdüm, yine alan yok. Aha, hava karardı, mal elimde kaldı diyor oflayıp puflayarak.
Kapalı Spor Salonundaki BTP programına vardığımızda, binlerce kişinin büyük bir çoşkuyla, büyük bir heyecanla, bütün olumsuz tabloya rağmen Kuvayı Milliye rüzgarından başka bir esintinin bu ülkeyi düze çıkaramayacağına olan inancını gördük.
Prof. Dr. Haydar Baş, Gazi şehri Antepte AKPye oldukça sert çıktı:
Biz satılan toprakların, yabancılara peşkeş çekilen maden yataklarının, çökertilen ekonominin hesabını sormak için yola çıktık.
Başın arkasındaki onbinler, aynı hesabı sormak için, aynı ruhla aynı aşkla inletti Gaziantep semalarını.
Gördük ki, bu ses çok güçlü bir ses, bu dalga çok büyük bir dalga...