Yaşadığımız ülkede toplumsal ve düşünsel konularda öyle bir noktaya getirilmek isteniyoruz ki, bir yandan ezberci ve tarih şuurundan yoksun eğitim sistemimizin insanlar üzerindeki olumsuz etkileri, bir yandan da yarınlarımızın endişeli bir süreçte düşünülmesi ile güven duygumuz iyice tüketilmek noktasına kadar ulaşabiliyor.
Günü kurtarmak ya da halk tabiri ile kendini kurtarmak meziyet olarak zannedilmeye başlanıyor, egoist, merhametsiz, korkak bir nesil olma yoluna, bilinçli ve hatta programlı bir yozlaşma ile hızla itiliyoruz.
Bu itilme hali malum bir hoca efendi! Tarafından her dem ve her konumda kaşına gözüne âşık olduğu ABDnin ve senaryo oyunlarının medya organları tarafından ve yine malum oyuncuları tarafından ustalıkla, pişkinlikle hatta küstahlıkla oynanıyor. Ve bu oyun gafilleri bu görevlerini meziyet zannederek anlatırlarken sadece vatana millete zarar veriyor ve fakat kendi umutları güçlenirken pasif medya izleyicileri farkında bile olmadan güven kompleksi içinde acaba batının kucağına itilmekten başka çare yok mu? psikozuna kapılabiliyor.
Fakat şükürler olsun ki, ülkemiz sahipsiz değildir. Çok sınırlı gibi de zannedilse gücünü imanından ve vatan sevgisinden alan asıl güç sahipleri olan bazı medya grupları bizi yabancılara peşkeş çekenleri halkımıza şikâyet etme, gerçekleri anlatma basiretini gösterebiliyorlar. Halkımızın duyarlılığı da yine şükürler olsun ki, artarak devam ediyor.
Fakat en sorumlu olması gereken iktidar sahipleri bu sıkıntıları ulusal bağlamda çözmek yerine dışa bağımlı yeni kaçak politikalar üretiyor ülkemiz, her gün yabancılara yeniden satılıyor, AB sevdasına yeni ödünler verilirken gerçekler halkımızdan sahtekâr medya tarafından ustalıkla gizlenmeye çalışılıyor.
Buda yetmezmiş gibi, 20 yıldan beri gençliğini, emeğini bu vatana adamış Üstat bir şahsiyetin 5-6 sene önce aklanmış, bir iftira davasını tekrar gündeme getirme cahilliğini, devletimizin üst seviyesinden dillendirerek, hedef saptırılmaya çalışılıyor. Halkımız, bir kere daha şaşırtılıyor kendileri ise bir kere daha yanılıyor.
Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş Bey yıllardır önüne gerilen nice kalın setleri aşmayı bilmiş, her türlü yozlaşma ortamında umutlarını ve halkımıza olan güven duygusunu yitirmemiş, dik duruşunu bozmadan, yüzünün akı ile, ahlaki, insani, bilimsel hedeflerinden şaşmadan Milli Ekonomik Modeli ile halkımızla bir ve beraber olmuştur.
Yine etrafında onunla ve projeleriyle iyice hemhal olmuş kenetlenmiş, cesur yürek bu kadrolar ve sevenleri onunla beraber her türlü takoza rağmen umuyorum ki, kıyamete kadar yürüyecektir.
Yoksa felsefesi, haksızda olsa sadece üstün gelebilmek olan barbar batının gerçek yüzünü perdelemek isteseler de halkımız artık Hakla batılı birbirinden ayırabiliyor. Yani iktidar sahiplerinin bu derece gaflette olmaları sadece toprak ve zaman kaybettiriyor. Hatta son kamuoyu yoklamalarında %80 ABD ve %50 AB karşıtı anketler halkımızın ayıkmaya başladığını haber veriyor.
Çünkü Prof. Dr. Haydar Baş Bey, 700 yıllık büyük bir medeniyetin soylu ve asil devamları olan neslimizden kötülükler ve yanlış yönelişler hasıl olmayacağını haber veriyor. Güven duygumuz onu takip ettikçe iyice pekişiyor.
Yoksa gönlümüzü doğru tespitlerden ayrı bıraktığımızda, Filistin ya da Iraklaşma vehimi bizi karşı konulmaz bir hızla kemiriyor.
Allah (c.c) içinde bulunduğumuz mübarek günler hürmetine Hocamızın ve sevenlerinin emsallerini arttırsın. Bizleri güzel ülkemizde basiret ehli ve Furkan sahibi, Hakı batıldan ayırabilen insanlar olarak yaşatsın, haşretsin inşallah
OĞUZ GÜNHAN