Matematik dersi genelde öğrenciler tarafından çok sevilmeyen bir derstir. Öyle ki bu derste öğrendiklerine sürekli olarak ‘Bunlar ne işimize yarayacak?’ mantığı ile bakarlar. Halbuki matematikle öğrenilenler sadece hesaplama ya da bize karışık gelen işlemler değildir. Matematik, kişiye analitik düşünmeyi, çözüm odaklı düşünmeyi, yorum yapabilme kabiliyetini, olaylara farklı açılardan bakabilmeyi ve sorgulamayı öğretir. Geçtiğimiz günlerde bir haberle karşılaştık ekranlarda. ‘1 dolar 4 TL olmadı, 1 TL 0.25 dolar oldu.’ Ne farkı var ki? diye düşündük. Şaka mı yapıyorlar acaba dedik. Ama değildi. Üstelik bu cümle ekonomi bakanımıza aitti. Açıklaması da şöyleydi: “TL değer kaybetmiyor, dolar tüm dünyada değer kazanıyor.” Eğer öyleyse TL’nin sadece dolar karşısında değer kaybedip diğer para birimleri karşısında değer kazanması, hiç değilse durumunu koruması gerekmez mi? Fakat rakamlara bakınca böyle olmadığı açıkça görülüyor. Euro’nun durumu zaten ortada. Ama Japon Yen’inden tutun da Bulgar Leva’sına kadar birçok para birimi karşısında TL’nin ciddi değer kaybettiğini görüyoruz. Yine 2010’da 98 TL olan çeyrek altının bugün 301 TL’ye kadar yükseldiğini görüyoruz. Öyleyse nasıl oluyor da TL değer kaybetmiyor? Cari açık cumhuriyet tarihinin zirve noktasında. Benzin 6 TL. Özelleştire özelleştire neredeyse satacak kurum kalmadı. Ama dünyada büyüme rekoru kıran bir ülke olduğumuz söyleniyor. Bu nasıl olabilir? Peki çözüm diye bize sundukları ne? Vergileri arttırmak, verginin de vergisini almak, asgari ücretliden fedakarlık beklemek. Asgari ücretin 1603 TL olduğu bir ülkede açlık sınırı 1637 TL, yoksulluk sınırı 5331 TL iken bu çözüm müdür? Asgari ücretliye sen öl, daha fazla yaşama demekle aynı şeydir. İşte matematik insana burada lazımdır. Çözümsüzlüğün içinde olmayacak çözümlere sarılmamak için lazımdır. Reel, problemi gerçekten çözecek formülü ortaya koymak için lazımdır. Prof. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli’nde yıllık geliri 200 bin liranın altında olanlardan vergi almayacağını ama devletin kasasına daha çok gelir gireceğini söylüyor. Tüketen kesimin cebine vatandaşlık maaşı vererek, ev hanımlarına maaş vererek para koymak sureti ile piyasayı hareketlendireceğini ve yılda 16 kez el değiştiren paranın devlete daha fazla gelir sağlayacağını söylüyor. Bu şekilde hem devletin, hem vatandaşın mutlu olacağını söylüyor. Tarlaya ektiğimiz 1 çuval mısırı 10 çuval olarak hasat ettiğimizde aradaki 9 çuvala karşılık parayı emeğinizin, üretiminizin karşılığı olarak basıp, senyoraj hakkını kullanacağını ve cebimize para koyacağını söylüyor. Ve daha neler söylüyor neler... İşte bu matematiktir. Dünyada iktisat alanında uzman birçok profesörün ayakta alkışladığı ve Nobel’e aday gösterdiği bu sistem bugün hem bizim için hem de tüm dünya için tek çözümdür. Farklı ülkelerde 4 milyar insan bunu anladı ve Prof. Haydar Baş’ın peşinden koşuyor. Biz ise karşıdan bakıyoruz. Peki neden?
Asude Havuzlu