Basında yeralan haberlere göre; Bakanlar Kurulunun, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti arasındaki kara sınırı boyunca sınır işaretlerinin belirlenmesi ve yenilenmesi ile fiziki güvenlik sistemi kurulması konusunda uyulacak esaslarda değişiklik yapılmasına ilişkin esasların yürürlüğe konulması hakkındaki 13/06/2005 tarihli ve 2005/8982 sayılı kararı ile 04/03/1992 tarihli ve 92/2795 sayılı kararname ekinin 6. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan mayın temizleme işlemin ile Genelkurmay Başkanlığı görevlidir hükmü, mayın temizleme faaliyeti ve ihale işlemleri Maliye Bakanlığı yürütür şeklinde değiştirilmiştir.
Yine basının açıklamalarında; Milli Emlak Genel Müdürlüğünden öğrenildiğine göre Türkiye Suriye sınırında bulunan mayınlı arazilerin mayınlardan arındırılarak ekonomiye kazandırılmasına yönelik ön hazırlıklar tamamlanmıştır. Bu arazilerin, özel sektöre, mayınların temizlenmesi karşılığında ihale ile kiralanacağını ve edinilen bilgiye göre bu ihale ile ABD, İngiliz, Ukrayna ve Bulgar şirketleri ilgilenmekteler denilmektedir.
Türkiye Suriye arasındaki mayınlı arazi, Mardin( 49 bin dönüm ), Kilis ( 34 bin dönüm ), Gaziantep ( 15 bin dönüm ), Şanlıurfa ( 55 bin dönüm ), Hatay ( 36 bin dönüm ) ili sınırlarında olup, 600 km uzunluğunda ve toplam yaklaşık 30 bin 600 hektarı bulmaktadır. Mayınlanma işlemi 1950 yılında başlamış ve 1956da tamamlanmıştır. Yani tam elli yıldır, bu topraklara hiç bir kimyasal madde girmemiştir. Bu şekilde bậkir, tarıma elverişli topraklar dünyanın çok az yerinde mevcuttur. Bu tür arazilere sahip olmak büyük zenginliktir.
Elli yıl önce, vatanın güvenliği gerekçesiyle, verimli toprakları istimlak edilerek ellerinden alınan Mardinliler, Gaziantepliler, Şanlıurfalılar, Hataylılar, Kilisliler, bu fedakarlıklarının karşılığını almayı beklerken ve dünya da organik tarım ürünleri yükselirken, yabancıların bu toprakları kullanmasına izin verilmesini anlamak mümkün değildir. Elli yıldır, mayın tarlaları ile içiçe yaşayan onbinlerce yöre insanı buralarda canlarını veya uzuvlarını kaybetmişlerdir. Her ne sebeple olursa olsun bu toprakların yabancılara kiralaması akla da, mantığa da, vicdana da sığmayacaktır. İşsizliğin, fukaralığın hat safhada olduğu yörede bu girişim kabul edilemez..
Soğuk şavaş yıllarında, ürettikleri mayınları güney sınırımıza yerleştirmemizi öğütleyen ve bunları bize satan emperyalistler, aradan elli yıl geçtikten sonra, bu mayınların temizlenmesi karşılığında topraklarımızı kiralamak istemeleri ne kadar ahlaksız teklifse, vermekte o kadar haksızlık ve akılsızlıktır. Emperyalistler dün savaşla alamadıkları topraklarımızı bu gün başka yöntemlerle ele geçirmek istemektedirler.
Babalarımızın, dedelerimizin kanı, canı pahasına korunmuş bu toprakların, yabancılara kiralanması, onların kemiklerini sızlatan onursuz bir davranış olacaktır.
Uzun yıllardır terörden muzdarip olan ve binlerce evladını şehit veren Türkiye, bu gün Kuzey Iraktaki teröristlerin bertaraf edilmesi için ABD ile anlaşmazlık içindeyken, yarın bu ülkelerin uluslararası şirketlerine sınır boylarındaki tarım arazilerini kiralaması büyük bir stratejik hatadır.
İnsanlar, özel mülklerini kiraya verirken dahi komşularına danışma erdemini gösterirken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Suriye ile olan sınır boyunu yabancılara kiralaması, uluslararası ahlak ve devlet ciddiyeti ile bağdaşmayacaktır. Yoksa, Gazze Şeridi nden sonra, Kilis, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Hatay Şeridimi yaratılmak istenmektedir?
Bu duruma, bir karış toprak edebiyatı yapan, vatanın bölünmez bütünlüğünden söz eden kurum, kuruluş ve kişilerin sessiz kalmasını da anlamak mümkün değildir.
O halde, tepki gösterme önceliği Kilislilerin, Mardinlilerin, Gazianteplilerin, Şanlıurfalıların, Hataylıların olmalıdır.
Yarın çok geç olabilir.
Ekim . 2005
Ecz. İbrahim Beşe