Devletin kamu harcamalarını karşılayıp kendi halkına hizmet vermek için yine kendi halkından zorunlu aldığı belli miktardaki paraya vergi demekteyiz. Bir başka deyişle vergi; devletin, kamu hizmetlerinin sağlanması için kişilerden ve kurumlardan zorunlu olarak aldığı paralardır. Zorunlu olmakla birlikte vergi, ödeme gücüne göre herkesin farklı yükümlülüğe sahip olduğu ve anayasada yeri olan bir konudur. Çok çeşitli vergi türleri vardır. Kısaca başlıklar halinde sıralarsak,
Gelir Vergisi,
Kurumlar Vergisi,
Katma Değer Vergisi (KDV),
Özel Tüketim Vergisi (ÖTV),
Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV),
Damga Vergisi,
Emlak Vergisi...
Çöp vergisi gibi kalemlerle halkın gelirleri ipotek altına alınmıştır. Vergi kapitalist sistemle milleti zor şartlar altında yaşamaya iterken Milli Ekonomi Modeli verginin belli kesimlerden alınmasını öngören bir sistem olduğu için halkın rahatını ön plana çıkıyor.
Bazı siyasiler tarafından yeni yeni söylenmeye başlayan asgari ücretten vergi almayalım düşüncesi Milli Ekonomi Modeli’nde 100 bin liranın altında geliri olanlardan vergi alınmayacak ifdesiyle yer alır. Milli Ekonomi Modeli’nde dar gelirli kesimden alınmayacak olan vergi konusunu özetle anlatmaya çalışalım.
Milli Ekonomi Modeli’nde şu sorunun cevabı aranır. Kimlerden hangi oranlarda vergi alınacağı sorusudur. Çünkü vergi bir taraftan tüketimi kısarken diğer taraftan da üretimi kısmakta ve üretim maliyetlerini yukarı doğru çekmektedir.
Altını çizmemiz gereken önemli bir nokta da ekonominin denge noktasının gelirin tüketime eşit olduğu nokta değil, tüketimin üretime eşit olduğu noktadır. Eğer her gelir düzeyi için aynı oranlarda vergi almaya başlarsak bu adalet olmayacak, aynı zamanda ekonomide ciddi oranda bir talep daralmasına sebep olacaktır.
Buradan yola çıkarsak asgari ücretli ve geliri 100 bin(2005 yılı verilerine göre) TL’nin altından olanlardan vergi alınmazsa daha mantıklı iş yapmış oluruz. Bu kesimden vergi alınması demek, üretim maliyetlerinin artması demektir. Bu da ülkemizde sıklıkla yaşadığımız, Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın dünyada ilk defa dillendirdiği maliyet enflasyonunu doğurur.
Oysa bizim cevabını aradığımız soru aynı miktarda vergiyi en az talep daralması ile toplumdan toplamak olmalıdır. Bu yaklaşım hem ekonominin büyümesini yavaşlatmayacak, hem de sosyal adaleti sağlayacaktır.
Şimdi bu kesimden vergi alınmazsa devlet geliri azalır ve halkına yapacağı hizmetlerde aksama olur fikri gelebilir. Hemen ifade edelim, bu yanlış bir düşüncedir.
Burada alınmayan vergi can çekişen hastaya verilen kan gibi piyasanın canlanmasına neden olur. Bir ceket, pantolon alacak kişi 2-3 ... ceket pantolon alabilir. Bunun gibi ihtiyaçlarını artırarak tüketimi tetikler. Her alınan üründen yukarıda da sıraladığımız KDV başta olmak üzere vergiler alınmaktadır.
Bireylerin gelir düzeyi arttıkça elde ettikleri gelirlerin tüketime yansıma oranı azalmaktadır.
Bu nedenle belli gelir düzeyinin altında olanlardan vergi almak ekonomiye sadece zarar verir. Dar gelirli kesim için kullanılabilir gelir düzeyinde meydana gelen azalma aynı miktarda tüketimde de bir azalma yapacaktır. Gelirin kaynağı üretimdir. Üretim düzeyi de tüketim miktarına bağlıdır. Yeterli tüketim olmadığında üretim düzeyi düşeceği için gelir düzeyinde de azalma olacaktır. Her ne kadar tüketimin sebebi elde edilen gelir gözükse de, elde edilen gelirin sebebi de tüketimdir.
Ayrıca dar gelirli kesimden vergi almayarak gelir dağılımında meydana gelebilecek dengesizliği de önlemiş olacağız. Bunun sosyal yapıda faydası olduğu gibi aynı zamanda ekonominin dengede olmasında büyük faydası vardır. Daha önce de ifade ettiğimiz üzere, aynı miktarda paranın gelir dağılımı bozuk olan bir toplumda oluşturacağı tüketim miktarı ile gelir dağılımında dengenin sağlandığı bir toplumda oluşturacağı tüketim miktarı bir değildir.
Dar gelirli kesimin elindeki paranın dolanım hızı, buna bağlı olarak tüketim hızı ile aynı miktarda paranın gelir seviyesi yüksek kesimin elindeki tüketim hızı bir değildir.
Yatırım harcamaları üzerinde de vergilerin etkisi vardır. Özellikle küçük esnafın yapacağı küçük çaplı yatırımlar için ihtiyaç duyduğu sermaye vergi ile bu kesimin elinden alınmaktadır.
Öyleyse vergi de yapılması gereken belli gelir düzeyinin altında olan kesimden vergi almamaktır. Bu miktar ülkeden ülkeye dönemden döneme değişmekle birlikte ülkemiz için 2005 yılı verilerine göre yıllık geliri 100 bin liranın altında olandan vergi almamaktır. Bu oran günümüzde daha yüksek bir rakama tekabül etmektedir.
Bu miktarda vergi almamak hükümetler için bir kayıp olmayacaktır. Çünkü yukarıda da anlattığımız gibi örneğin yıllık kârı 20 bin olan bir bireyden alacak olduğumuz 8 bin liralık vergiyi almadığımız taktirde, bu 8 bin liralık para tüketim olarak piyasaya girecek ve elden ele dolaşacaktır.
Bir para ülkemiz şartlarında mevcut sistemle yılda 16 kez el değiştirir.
2004 yılı GSYİH 430.511.476.968’dir (1).
M1 ise 26.906.087.000’dır (2).
GSYİH / M1 = 16 olacaktır.
Bu meblağda bir para vergi olarak alınmadığı taktirde ortaya çıkacak artı tüketim miktarı 128 milyar (bin) olacaktır.
Burada anlattıklarımızı biraz daha basit bir şekilde ifade etmek gerekirse; 100 bin liranın altında geliri olandan almadığımız vergi miktarını 10 lira olarak var sayalım. Bu 10 lira bir yılda Türkiye şartlarında 16 kez dolaşır (10x16) ve 160 lira olur. Biz tüketimin artmasından kaynaklanan 160 liradan yüzde 10 vergi alsak 16 lira almış oluruz. Bu kesimden 10 lira almamıştık ama yıl sonunda almadığımız 10 lira tüketimi tetiklemesi nedeniyle 16 lira oldu.
Buna paralel artı bir üretim artışı olacağı göz önüne alındığında bu yeni üretim artışından alınacak vergi miktarı bizim başta almadığımız 8 bin dan en az 4 kat daha fazla olacaktır.
Bu vergiyi yüksek gelir grubundan almadığımız taktirde bunun yapacağı tüketim artışı çok az olacaktır. Çünkü ciddi bir kısmı tasarruf olarak alıkonulacak tüketime ayrılan paranın dolanım hızı ise daha düşük kalacaktı. Yukarıda zaten bu iki farklı kesim arasındaki vergiden dolayı meydana gelen tüketim daralmalarını ele aldık.
Sonuç olarak 100 bin liranın altında geliri olandan vergi almamak devletin topladığı vergi miktarını azaltmayacak tam tersine, arttıracaktır.
Ayrıca sadece vergi almayarak değil sosyal devlet anlayışı ile de desteklenen dar gelirli kesim ekonomiyi ayağa kaldıran kaldıraç vazifesi görecek, dolayısı ile büyüyen ekonomilerde daha fazla vergi geliri elde etmek de mümkün olacaktır.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP)’nin programında olan Prof. Dr Haydar Baş’ın Milli Ekonomi Modeli dünya üzerinde BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti) ülkeleri başta olmak üzere 10 larca ülke tarafından uygulanmaktadır.
1- Bkz. D.İ.E, 25 /01/ 01
2- Bkz. T.C. Merkez Bankası
Kaynak: Milli Ekonomi Modeli (Prof. Dr. Haydar Baş)