Günlük yaşantımız içerisinde zaman zaman “adam olmak” sözcüklerini kullanıyoruz. Kimi zaman bir çocuğun büyüyüp kendini geliştirmesinde; “ Vay be kocaman adam olmuşsun ”gibi...
Kimi zaman ise bir tartışmada yada birine kızma anında kullanırız bu sözcükleri.
- Adam olsana
- Adamlığı senden mi öğreneceğim!
Gibi uzayıp giden diyaloglarda.
Bu konu hakkında aklımdan geçenleri yazmak çalışma arkadaşım İrem Acıkır Hanımla yaptığım kısa bir konuşmadan sonra düştü. İrem Hanıma da söyledim, bir işyerinde karşılıklı sevgi saygı ve hoşgörü olması lazım.
İnsanların birbirleriyle iyi geçinmesi karşılıklı kusurların hoş görülmesinde olduğunu düşünüyorum. Artan kavgalar, yaşanan küskünlükler herkesin böyle düşünmediğini gösteriyor.
Son dönemlerde siyaset sahnesinde liderlerin birbirlerine söylediği sözler akıl alır cinsten değil.
Milletin vergisiyle kurulan sistemde, millete hizmet etmek için var olanların bu tavrı maalesef halkımızın kurumlarımıza olan inancını zedelemekte hatta zarar vermektedir.
Önemli bir makama gelenlerin çoğunluğu adeta fikir değişerek şikayet ettiği şeyleri yapmaya başlıyor. Dayatmalar, kayırmacılıkların ardı arkası kesilmiyor. Bu dayatmaları kayırmacılıkları daha iyi yapan daha üst makamlara doğru hızla tırmanıyor. Kısacası onlar için önemli hale gelen şey onları kayıranlara yaranmaya çalışmak oluyor.
Ne yazık ki, ‘Şeyh uçmaz mürit uçurur’ sözünde olduğu gibi yöneticileri uçurmaya çalışan alt tabakalar oluştu.
Bu kişiler üst yönetime yaranmak amacıyla hizmetleri sınırlayan işler çıkarmaya başladılar. Bunlar insanın esas beslenme alanının özgürlük olduğunu unuttu. Çalıştığı kurumlarda boğulan, nefes alamayan, kendisini ifade edemeyen hatta çalışmaktan zevk almayan bir ekip oluşturdu. Oysaki kuruma katkı sağlayabilmeleri için çalışanların nefes almaya, motive olmaya, kendisini ifade etmeye, tutkularını, yaratıcılıklarını gerçekleştirebilmeye ihtiyacı vardır. Kayırmacılığı benimseyen yöneticiler yetenekli çalışanların tutkularını geliştirmelerine fırsat tanımazlar. Çünkü bu insanların varlığından rahatsız olurlar.
Yukarıda ifade ettiğimiz şekilde üstlerine yaranmaya çalışan yöneticiler, yaranma adına hata yapmaktan korkar olurlar. Hata yapma korkusu kişinin hedeflerini gerçekleştirmesini, yeniliklerin ortaya çıkmasını, yani gelişimi engeller, cesareti kırar eylemsizliği tetikler. Bu açıdan yöneticilerde hata yapma korkusu eylemsizliği, eylemde olan işlerde de yaranmacılığı ön plana çıkardı. Yaranmacılık ve kayırmacılık, ikiyüzlülüğü artırdı.
Makam ve koltuk hedefindeki yöneticiler bencil olmaya, kendilerini düşünürken başkalarını düşünmemeye başlar. Bu durumda yöneticiler sevilmemeye, nefret edilmeye, kendi zayıf yönlerini göremez hale gelmeye başlarlar. Üstlere korkak, astlarına aslan olmaya çalışırlar. Aslında biraz insan olmak, doğruluk üzerine inşa olunmak gerekir. Yani adam olmak.
Zamanın birinde adamın birinin oğlu varmış. Adam oğluna, “ Evladım sen adam olamazsın” demiş. Yıllar geçmiş adamın oğlu bir bölgeye vali olmuş. Aklına babasının sözü gelmiş. Emrindeki adamlarına görev vermiş ve babasını karşısına getirmelerini söylemiş. Valinin adamları babayı valinin huzuruna getirmişler.
Vali babasına, “ Sen bana adam olamazsın dedin bak ben vali oldum” demiş. Babası “Evladım ben sana vali olamazsın demedim. Sen adam olamazsın dedim” demiş. Vali bu cevaba şaşkın şaşkın bakarken babası sözlerine devam etmiş.
-Eger adam olsaydın bu yaştaki babanı ayağına getirmezdin demiş. Vali hatasını anlasa da artık iş işten geçmiş.
Adam olmak makam, statü uğuna kimliğini, düşüncelerini ayaklar altına almamaktır. Adam olmak kendini saklamamak, doğruluk yanında kendini ifade edebilmektir. Adam olmak, ucuz hesaplar peşinde koşmamaktır. Adam olmak kendini yapmacıklıkla ve yalancılıkla pazarlamamak demektir. Adam olmak, dayatılana karşı koyabilmek, sorgulamak, büyük çoğunluğa ters düşse de dimdik ayakta durabilmektir.
Eğer koltuklarımıza ve statülerimize güvenip adam olmaya çalışırsak bu durum sırıtır, ikiyüzlülüğümüzü artırır.
“Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, atlastan olsa çulu.”
İnsanlık değerlerinden yoksun kimse, giyim kuşamla, unvan ve makamla değer kazanmaz. Eşeğe altın semer vursalar esek yine eşektir.
Bu böyle biline...