Bu yazımda İmam Kazım'ın (a.s) meşhur öğrencilerinden Hz. Hişam'ın sorduğu soruları ve İmam Hazretlerinin cevaplarını aktaracağım ki, bu cevaplar hem bireysel ve hem de toplumsal gerçeklerimiz ve de bu gerçeklerin nasıl hayra yönlendirilebileceğinin formülleridir.
"Hişam der ki: İmam'a (a.s.) sordum: 'Eğer hikmeti
isteyen bir adam bulsam ve bu adamın aklı, anlatacaklarımı kavrayacak
genişlikte değilse ne yapayım?'
Buyurdu ki: Ona nasihat ederek nazik davran. Eğer kalbi
daralırsa, nefsini fitneye maruz bırakma. Kibirlilerin cevabından, tepkisinden
sakın. Çünkü ilim, gafletten uyanmayanlara anlatıldığı zaman insanı alçaltır.
Dedim ki: 'İlim hakkında soru sormayı akleden birini
bulamazsam, ne yapmam gerekir?'
Buyurdu ki: Onun soru sormayı bilmemesini fırsat bil.
Böylece söz fitnesinden kurtulmuş olursun. Çünkü fitnelerin en büyüğü tepkidir,
reddir.
Bil ki Allah, tevazu gösterenleri tevazularına göre
değil, kendisinin azametine ve ululuğuna göre yüceltir. Korkanları, korkularına
göre değil, keremine ve cömertliğine göre emin kılar.
Üzülenleri üzüntülerine göre değil, şefkatine ve
rahmetine göre sevindirir. Velilerine eziyet edenleri bile rahmetinin kapsamına
alan çok şefkatli ve merhametli Allah'ı ne sanıyorsun?
Kendisi uğruna eziyet çekenlere mi merhamet etmeyecek?
Kendisine düşmanlık edenlerin bile tövbesini kabul eden, Tevvab ve Rahîm
Allah'ı ne sanıyorsun?
Kendisinin rızasını kazanmak için çabalayan ve uğrunda
kulların düşmanlığını tercih eden kimselere mi merhamet etmeyecek?
Ey Hişam! Kim dünyayı severse, âhiret korkusu onun
kalbinden çıkar. Bir kula ilim verilmişse ve bu ilim, onun dünyaya yönelik
sevgisini arttırmışsa, kesinlikle Allah'tan uzaklığı, dolayısıyla Allah'ın ona
yönelik gazabı da artar.
Ey Hişam! Temiz akla sahip, gücünün yetmediği şeyleri
bırakan kimsedir. Doğruluğun çoğu, hevaya muhalefettedir. Kimin dünyevî
arzuları uzarsa, ameli de kötü olur.
Ey Hişam! Eğer ecelin gelişini görsen, bu seni uzayıp
giden arzuların peşine düşmekten alıkoyar.
Ey Hişam! Hırstan, tamahkârlıktan sakın. İnsanların sahip
oldukları şeylerden ümidini kes. Kullardan bir şeyler bekleme duygusunu öldür.
Çünkü tamahkârlık ve hırs zillettir, aklın
çürütülmesidir, kişiliğin bozulmasıdır, ırzın lekelenmesidir, ilmin
unutulmasının sebebidir.
Rabbine sarıl ve sadece O'na tevekkül et. Hevasının
peşinden koşmaktan vazgeçirmek için nefsinle cihat et. Bu düşmanla cihat etmen
gibi senin için bir yükümlülüktür.
Hişam der ki: İmam'a (a.s.) sordum: 'Hangi düşmanla cihat
etmek daha önceliklidir?'
Buyurdu ki: 'Senin en yakınında olan, sana düşmanlığı en
fazla olan, sana en zararlı olan, sana en büyük düşmanlığı besleyen, sana yakın
olmasına rağmen senden gizli olan ve düşmanlarını sana karşı kışkırtan düşmanla
savaşman daha önceliklidir. O da İblis'tir.
Onun görevi kalplere vesvese vermektir. Senin, ona karşı
düşmanlığın da şiddetli olmalıdır. Ona karşı savaş açmaktan geri durma. Geri
durman onun, seni helâk etmesine sebep olur. Ama o, gücüne dayanma bakımından
senden daha zayıftır.
Şerrinin çokluğuna rağmen zarar bakımından senden daha
azdır. Sen Allah'a sarıldığın zaman, doğru yolu bulmuşsundur." (yarın devam edelim)…
Osman Baş
Kaynak: Yeni Mesaj Gazetesi