Başlıktaki tespit bana ait değil; Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 12 Eylül 2012 tarihli "11 Eylül'ün ardından" başlıklı makalesinden alınmıştır. Bu makalesinde Sayın Baş; ABD'nin, İslam dinini terör dini, Müslümanları da terörist göstermek için çok öncelerden kurgulanmış bir projeyi hayata geçirmeye çalıştığını ifade etmektedir. Bu noktada şu tespitlerde bulunmaktadır:
"11 Eylül tarihi, ABD'nin küresel terör tanımını ve terörist yaklaşımını yenilemesini sağlayan bir milattır ve İslam coğrafyası için de bir dönüm noktasıdır. Bu tarihten sonraki gelişmelerde olayın faili olarak gösterilen Müslümanlar terörist ve İslam coğrafyası ise terör eylemlerini gerçekleştirecek İslamcı örgütlerin yetişme sahası olarak ilan edilmiştir. ABD'nin, bu olay ile ifşa ettiği İslam dini ve Müslümanlara olan yaklaşımındaki 'terör dini ve terörist' iddiası daha önce kurgulanmış bir senaryonun son aşamasıdır."
Sayın Baş, 11 Eylül saldırılarının asıl failleri hakkında da şunları söylemektedir:
"Geçen zamanda, İkiz Kuleler'in uçağın çarpmasından hemen sonra tamamen yıkılmasının teknik olarak mümkün olmadığı ispatlanmasına rağmen zaten bilinmektedir ki, bu işin failleri aslında yanı başlarındadır."
Yani böyle kapsamlı bir terör eyleminin dışarıdan yapılabilmesi, organize edilebilmesi mümkün değildi, mutlaka içeriden, istihbarat bilgisine sahip birileri tarafından planlanmış olması gerekiyordu. Bu gerçeği ABD'li bazı yetkililerin ağzından da duyduk.
Prof. Dr. Baş'ın bir diğer önemli tespiti de, genel olarak terör eylemlerinin gerçek failleriyle alakalı:
"Bir terör eyleminden sonuçta en fazla kim fayda görüyorsa, o terör eyleminin gerçek faili odur."
11 Eylül saldırıları sonrası en fazla fayda gören ülke ABD ve İsrail ikilisi oldu.
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı olan Condeleezza Rice'ın ifade ettiği gibi Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) 22 İslam ülkesinin sınırlarının ve rejimlerinin değiştirilmesi projesiydi. İşte bu işgal projesinin pratiğe geçmesi için düğmeye basıldığı tarihtir, 11 Eylül…
ABD, 1991 yılında Körfez Harekatı'yla başlattığı İslam dünyasını işgal faaliyetini devam ettiremedi, çünkü hem NATO'nun, Hem de BM'nin devreye sokulması gerekiyordu, ayrıca Amerikan halkının ve de Batılı ülkelerin de ikna olmaya ihtiyacı vardı. Bunun için büyük, sansasyonel, dünya kamuoyunu sarsıcı bir olaya ihtiyaç vardı.
İşte bu olay 11 Eylül saldırıları olarak planlandı. Terör saldırılarına İslami bir terör görüntüsü verilmeliydi ve bu terör ABD'nin en merkezi yerini vurmalıydı.
İslami bir terör görüntüsü, çünkü parçalanması ve işgal edilmesi planlanan ülkeler 22 İslam ülkesiydi. Merkezi bir yer, çünkü ABD, BM'yi, NATO'yu ve ABD halkını savaşa ancak böyle ikna edebilirdi. Dönemin ABD Başkanı olan oğul Bush'un saldırılardan hemen sonra ilan ettiği "uzun yıllar sürecek bir Haçlı savaşı (Crusade)" ifadesi zaten bu konuda ABD'nin ağzındaki baklayı çıkarmasıydı.
11 Eylül 2001'de New York'ta bulunan Dünya Ticaret Merkezi'ne diğer bir ifadeyle İkiz Kuleler'e yapılan terör saldırılarından sonra, ABD'nin de daha önce planladığı üzere, şu kritik gelişmeler yaşandı (BBC Türkçe'nin araştırmasından):
* NATO Şartı'nın bir üyeye yapılan bir saldırının tüm üyelere yapılmış olacağını belirten 5'inci maddesi ilk kez yürürlüğe konuldu. Böylece NATO, BOP'un askeri kanadı haline dönüştü.
* Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) saldırıları kınadı ve terörle mücadele konusunda her türlü askeri adımı atmaya hazır olduğunu ilan etti. ABD böylece BM'den istediği kararları çıkartma imkanı buldu.
* ABD'nin dış politikası, "kendi kurduğu" El Kaide'ye karşı "sözde" verdiği mücadeleye destek vermeyen ülkelerin düşman olarak kabul edilmesi eksenine oturdu. Bu şekilde ABD, istediği ülkeyi bu gerekçeyle işgal etme imkanına kavuştu.
* ABD Başkanı Bush, saldırıdan kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada, saldırıyla uzaktan yakından hiçbir alakaları olmadığı halde İran, Irak ve Kuzey Kore'yi "şer ekseni" olarak tanımladı. Bundan sonra ABD, önce Afganistan'ı, daha sonra da Irak'ı "terörle mücadele" stratejisi kapsamında işgal etti.
* ABD'de milliyetçilik yükselişe geçerken, FBI'ın 2014 yılında açıkladığı bir rapora göre Müslümanlara karşı işlenen suçlarda ciddi bir artış oldu. Bu da ABD halkının BOP kapsamında savaşa hazırlanmasına neden oldu. Artı, Batılı ülkelerde hızla yayılan İslam'ın önü kesilmiş oldu.
* Düşünce kuruluşu PEW'un 2017 yılında yayımladığı raporda da 11 Eylül saldırılarının ardından geçen 15 yıl içerisinde Müslümanlara yönelik saldırıların yüzde 50 oranında arttığı belirtildi.
Prof. Dr. Baş, BOP'un gerçek amaçları ile ilgili şunları söylemektedir:
* "Büyük Ortadoğu Projesi adı altında ABD, içinde Türkiye'nin de yer aldığı 22 İslam ülkesini kendisine vatan olarak seçmiştir. Hiç kimse sizi kandırmasın."
* "Oynanan oyun BOP adı altında Büyük İsrail devletini kurmaktır. Bunu göremeyen hiç kimse Türkiye'nin içine sokulduğu durumu çözemez. Adamların tek derdi Büyük İsrail. BOP, Büyük İsrail'i hayata geçirmektir."
ABD'yi kuran iradelerin İsrail kökenli olduğu dikkate alındığında "vatan projesi" ile "Büyük İsrail Devleti projesi"nin örtüştüğünü söyleyebiliriz.
BOP, Suriye'de kayaya toslamasına rağmen hala sinsi bir şekilde devam etmektedir. Ve Sayın Baş'ın 1991 yılında ifade ettiği gibi "Asıl hedef Türkiye'dir."
Türkiye artık bu gerçekleri görmeli ve celladına aşık bir politika yürütmekten vazgeçip, milli politikalarla aynen Mustafa Kemal Atatürk'ün döneminde olduğu gibi dimdik ayağa kalkmalıdır.
Bunun da tek yol haritası Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli, Sosyal Devlet Milli Devlet tezidir.
Murat Çabas
Yeni Mesaj Gazetesi